*
Bizim zaferimiz şifadır.
sizin zaferiniz vebadır.
.
29.11.2009
28.11.2009
Mükemmel Ceza
*
timsali kıyamet
timsali mahşerde hesab için diriliş
tamamlanmasına çok az kalmış bir iş.
blop diye çıkacak herkez aleminden.
çiyan çiyanlığını,
firavun fravunluğunu,
şeytan şeytanlığını,
karanlık karanlığını,
deccal deccalliğini,
saklayamayacak.
gizleyemeyecek.
kimseyi,
kendini bile kandırmayı artık
beceremeyecek.
işte hakkın ali
batılın zail oluşu
böyle gerçekleşiyor,
böyle gerçekleşecek.
halakin böylesiyle bilinizki
muhatab bir kavim
yok benim bildiğim.
ashabı naaaaarrrrrrrrrrr.
uzaksın Bize.
şimdi kendinlesin iğrene iğrene.
irin topu çiyanlar
cazır cazır karanlık despotlar,
foseptik fareleri,
tarla fareleri
girecek bir delik bulamayacaklar.
blop! diyen kalacak
tam ortada çırılçıplak.
korkamayın Bizden bi kötüliük gelmez size.
ama siz giyinecek
yiyecek "güzellik" istedikçe
samimiyetsizce
mühürlenmiş kalplerinizle.
Rabbimiz diyeceğiz
haram kıldı size
bu nimeti timsali cennet.
çabuk geldik değil mi
varmak istediğiniz yere.
timsali cehenneme.
yüce bir helakın
hor ve hakir
cehennme atılmanın
unutulmanın
çetin bir azabın
bu dünyada
bir provası bu.
hiç bilmediğiniz yerden
yavaş yavaş
sizi helak eden Rabbim Allah'a Hamd olsun.
.
timsali kıyamet
timsali mahşerde hesab için diriliş
tamamlanmasına çok az kalmış bir iş.
blop diye çıkacak herkez aleminden.
çiyan çiyanlığını,
firavun fravunluğunu,
şeytan şeytanlığını,
karanlık karanlığını,
deccal deccalliğini,
saklayamayacak.
gizleyemeyecek.
kimseyi,
kendini bile kandırmayı artık
beceremeyecek.
işte hakkın ali
batılın zail oluşu
böyle gerçekleşiyor,
böyle gerçekleşecek.
halakin böylesiyle bilinizki
muhatab bir kavim
yok benim bildiğim.
ashabı naaaaarrrrrrrrrrr.
uzaksın Bize.
şimdi kendinlesin iğrene iğrene.
irin topu çiyanlar
cazır cazır karanlık despotlar,
foseptik fareleri,
tarla fareleri
girecek bir delik bulamayacaklar.
blop! diyen kalacak
tam ortada çırılçıplak.
korkamayın Bizden bi kötüliük gelmez size.
ama siz giyinecek
yiyecek "güzellik" istedikçe
samimiyetsizce
mühürlenmiş kalplerinizle.
Rabbimiz diyeceğiz
haram kıldı size
bu nimeti timsali cennet.
çabuk geldik değil mi
varmak istediğiniz yere.
timsali cehenneme.
yüce bir helakın
hor ve hakir
cehennme atılmanın
unutulmanın
çetin bir azabın
bu dünyada
bir provası bu.
hiç bilmediğiniz yerden
yavaş yavaş
sizi helak eden Rabbim Allah'a Hamd olsun.
.
24.11.2009
Bizim Takım Süper
*
Mevlamız Rabbimiz Allah Celle Celalühu
Efendimiz Muhammed Rasülullah
Babamız Hz. Adem
Atamız Halilullah
Ayırdetmeden birini birinden
Sevdiğimiz tüm Peygamberler
Cibril-i Emin
ve
Melekler
Ashab-ı Cennetten
Ensar ve Muhacirin
Uhuddan Bedirden Şehitler
biryanda muttakiler
salihler salihalar
müminler mümineler
muhlisler
muhsinler
alimler
tevbekarlar
aşıklar
Rabbimizin rahmet eylediği
Efendimizin şefaat eylediği
abdullahlar
tertemizler
yok bizi altedebilecek
var diyen varsa
İnşallah
bir üflesek yeter.
*
Mevlamız Rabbimiz Allah Celle Celalühu
Efendimiz Muhammed Rasülullah
Babamız Hz. Adem
Atamız Halilullah
Ayırdetmeden birini birinden
Sevdiğimiz tüm Peygamberler
Cibril-i Emin
ve
Melekler
Ashab-ı Cennetten
Ensar ve Muhacirin
Uhuddan Bedirden Şehitler
biryanda muttakiler
salihler salihalar
müminler mümineler
muhlisler
muhsinler
alimler
tevbekarlar
aşıklar
Rabbimizin rahmet eylediği
Efendimizin şefaat eylediği
abdullahlar
tertemizler
yok bizi altedebilecek
var diyen varsa
İnşallah
bir üflesek yeter.
*
Dua
*
Ya Rabbi hakkı ali
batılı zail eyle.
sana sonsuz çoklukta muhtacız.
ancak Sensin hiçbir şeye
hiçkimseye muhtaç olmayan.
nurunu tamamla ya Rabbi
Sen herşeye kadir olan
kafirler istemesede Nurunu tamamlayan
Rahman ve Rahim olan
Rabbimiz Allah Celle Celalühüsün.
bize acı bize mağfiret et Ya Rabbi.
bizleri galip eyle
Mutlak Galip olan Sensin.
amin.
.
Ya Rabbi hakkı ali
batılı zail eyle.
sana sonsuz çoklukta muhtacız.
ancak Sensin hiçbir şeye
hiçkimseye muhtaç olmayan.
nurunu tamamla ya Rabbi
Sen herşeye kadir olan
kafirler istemesede Nurunu tamamlayan
Rahman ve Rahim olan
Rabbimiz Allah Celle Celalühüsün.
bize acı bize mağfiret et Ya Rabbi.
bizleri galip eyle
Mutlak Galip olan Sensin.
amin.
.
18.11.2009
Bizim Mevlamız Var sizin yok
*
Rol çalmaya çalışan uyanık!
Türkiye'nin adım attığı her yerde karşısına "oyun bozucular" dikiliyor. Gidilen her yerde onlar da bitiveriyor ama bir farkla; Türkiye'den sonra gidebiliyorlar, Türkiye'yi takip ediyorlar hatta taklit ediyorlar. Bölgede farklı, olumlu rol üstlenmeye çalışan, çatışma ve ayrıştırma tezlerine karşı uzlaşma ve işbirliği tezlerini harekete geçiren Türkiye'nin elini boşa çıkarmak için düşmanları kadar dostları/müttefikleri de seferber olmuş durumda
Türkiye, Suriye, Irak, İran'dan Körfez ülkelerine, Lübnan'a hatta Orta Afrika'ya kadar "Ortadoğu'nun 21. Yüzyılı"nı başlatan cazibe merkezi oluşurken, ekonomiden siyasi ortaklıklara, güvenlik stratejilerinden ortak kültürel zenginliğe referansta bulunan ulus üstü ortaklıklar, entegrasyon projeleri hararetli tartışmalara neden olurken, birileri bu "yeni düzeni" bozmak için düğmeye basmış durumda. Türkiye'nin önünü kesmek, bölgeyi yeniden kaotik alana çekmek için var güçleriyle çaba harcıyorlar.
Bir süredir "Türkiye'yi nasıl durduracaklar" sorusunun cevabını bulmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de, sadece İsrail'le "bozulan" ilişkilere saplanıp kalmamayı, müttefiklerimizin tutumlarındaki değişiklikleri dikkatle takip etmeyi öneriyoruz. Özellikle Ortadoğu/Afrika'da derin sömürge geçmişi olan, enerjiden güvenliğe derin etkileri olan ülkelere dikkat çekiyoruz. Bu ülkelerin, "yeni durum" karşısında paniklediğini çünkü alanlarının daraldığını, eskisi gibi rahatça oyun kuramaz olduklarını vurguluyoruz.
Önceleri Türkiye'nin barışa yönelik çabalarını destekliyor görünen bu ülkeler, zamanla oluşmaya yüz tutan güç ve zenginliğe ortak olma yarışına girdi. Süreç ilerledikçe ortaklığın yetmeyeceğini, pastadan paylarının hızla küçüldüğünü farkettikçe endişelerini gözlememeye başladılar. "Türkiye Doğu'ya kayıyor, Batı'dan yüz çeviriyor, İslam dünyasına odaklanıyor" türü kısır değerlendirmelerle hem dünyada hem de Türkiye'de bir tür ideolojik tartışma başlatmak istediler. Bu da başarılı olmayınca açıktan Türkiye'nin karşısına geçtiler. İsrail ve Fransa'yı öne çıkararak, Türkiye'ye kenara itmeye odaklı bir süreç başlattılar.
Son günlerde birbirinden bağımsız gibi görünen gelişmelere bakalım: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, "Türkiye dürüst arabulucu değil" açıklaması yaptı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Türkiye'nin yapıp ettiklerini yok sayarak İsrail-Suriye arasında arabuluculuk girişimi başlattı. Ama Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, bu oyuna gelmedi, Türkiye'yi işaret etti.
Sarkozy bununla da kalmadı, Türkiye'yi dışlayan bir "Ortadoğu Konferansı" düzenlemeye girişti. Türkiye'nin bütün girişimlerini İsrail'le ilişkilere göre değerlendiren bu ülkeler, bölgedeki bazı ülkeleri de kendi yanlarına çekerek, Türkiye'nin öncülüğünde oluşmaya yüz tutan bölgesel ortaklıkları etkisizleştirme niyetlerini açıkça ortaya koydu. İsrail ve Fransa üzerinden yeni bir süreç deneniyor şimdi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fransa'nın arabuluculuk girişimi üzerine; "Altyapısı iyi hazırlanmamış ve tüm tarafların desteğini almamış girişimler gereksiz hayal kırıklıklarına yol açabilir", "Türkiye prestij peşinde değil" diyerek, kendi ülkesinde kredisi hızla düşen, Fransa dış politikasına itibar kaybettiren Sarkozy'ye gereken cevabı vermiş oldu. Yakında bu iki ülkeye başkaları da katılacak. Özellikle Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı olan ülkelerin karşı hamlelerini göreceğiz. Bölgede hemen hiç etkinliği kalmayan, hızla gücünü kaybeden AB, Türkiye'nin 27 ülkenin tamamından fazla çaba harcadığı ve başarı sağladığı gelişmeleri sahiplenecekken Türkiye karşıtı bir süreç başlatıyor.
Bu ne demek? Artık bundan sonra bölgede Türkiye ve AB ortak değil, rakip iki güç olacak demek. Şaşırtıcı gelebilir ama önümüzdeki ayları dikkatle izlemeyi öneriyorum.
Tam bu sırada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün sözlerini yeniden hatırlatmakta yarar var. İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano ile yaptığı basın toplantısında bazı AB ülkelerini "vizyonsuzlukla" suçlayan, "yeni Berlin Duvarları mı inşa edecekler" diyen Gül, Slovakya ziyareti sırasında şu cümleleri kullanmıştı:
"Alışık olmadıkları şekilde Türkiye'nin serbest, bağımsız ama gayet dikkatli ve etkili bir dış politika takip ettiğini ve bunun herkes tarafından nasıl saygınlıkla karşılandığını görüyorlar. Bazı telkinlerini dinlemeyen Türkiye'nin haklı çıktığını görüyorlar. Türkiye engagement politikaları izledi. Bunu hep tehlikeli gördüler, 'aman bunu yapma, böyle yapma, biz ne yapıyorsak aynısını yap' diyenlere karşı Türkiye, 'hayır benim konumum farklı' dedi ve bu politikaları izledi. Bunun doğru neticeler verdiğini gördüler ve şimdi onlar da bunu tavsiye ediyorlar. Yani kıskançlık biraz burada. Ve Türkiye'nin parlayan bir yıldız olduğunu, örnek alındığını görüyorlar. Eskiden hep kendileri örnek alınırdı. Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kaydığını görüyorlar. Bundan kıskançlık duyuyorlar açıkçası…"
Bu sözler, Türkiye üzerine tartışmalarla alakalıydı ama AB liderlerine de söylenseydi aynı cümleler kullanılırdı. "Türkiye on sene sonra hiç kimsenin düşünemeyeceği hale gelecek" diyen Cumhurbaşkanı'nın "AB, bu gidişle böyle devam etsin, on sene sonra dünyada dikkate az alınan bir grup, bir güç olur. On sene bugünkü politikasıyla devam etsin, on sene sonra global oyuncu olmaz" sözlerini bir kez daha buraya not ediyorum.
"Müttefikleri Türkiye'nin karşısına dikilecek" vurgusunu çok kez tekrarladım. Şimdi açıkça görmeye başladık. Daha çok şey göreceğiz. Türkiye uzun yürüyüşünü kararlılıkla ve başarıyla devam ettirsin, kimlerin dost kimlerin düşman olduğunu o zaman anlayacağız. Bazılarımız hayalkırıklığına uğrayacak ama olsun!
Sarkozy'nin İsrail'i yanına alarak rol çalmaya soyunması, basit bir uyanıklık değil. Sarkozy'ye has karakter zaafıyla sınırlı da değil. Türkiye, içeride ve bölgesinde zaaf alanlarına müdahil oldukça, bunların üstesinden geldikçe şimdi susanların da Sarkozy'ye katılacaklarını göreceğiz.
Ama başaramayacaklar! Dünya başka yöne onlar başka yöne gidiyor çünkü...
ibrahim karagül, yenisafak.com.tr
..
Rol çalmaya çalışan uyanık!
Türkiye'nin adım attığı her yerde karşısına "oyun bozucular" dikiliyor. Gidilen her yerde onlar da bitiveriyor ama bir farkla; Türkiye'den sonra gidebiliyorlar, Türkiye'yi takip ediyorlar hatta taklit ediyorlar. Bölgede farklı, olumlu rol üstlenmeye çalışan, çatışma ve ayrıştırma tezlerine karşı uzlaşma ve işbirliği tezlerini harekete geçiren Türkiye'nin elini boşa çıkarmak için düşmanları kadar dostları/müttefikleri de seferber olmuş durumda
Türkiye, Suriye, Irak, İran'dan Körfez ülkelerine, Lübnan'a hatta Orta Afrika'ya kadar "Ortadoğu'nun 21. Yüzyılı"nı başlatan cazibe merkezi oluşurken, ekonomiden siyasi ortaklıklara, güvenlik stratejilerinden ortak kültürel zenginliğe referansta bulunan ulus üstü ortaklıklar, entegrasyon projeleri hararetli tartışmalara neden olurken, birileri bu "yeni düzeni" bozmak için düğmeye basmış durumda. Türkiye'nin önünü kesmek, bölgeyi yeniden kaotik alana çekmek için var güçleriyle çaba harcıyorlar.
Bir süredir "Türkiye'yi nasıl durduracaklar" sorusunun cevabını bulmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de, sadece İsrail'le "bozulan" ilişkilere saplanıp kalmamayı, müttefiklerimizin tutumlarındaki değişiklikleri dikkatle takip etmeyi öneriyoruz. Özellikle Ortadoğu/Afrika'da derin sömürge geçmişi olan, enerjiden güvenliğe derin etkileri olan ülkelere dikkat çekiyoruz. Bu ülkelerin, "yeni durum" karşısında paniklediğini çünkü alanlarının daraldığını, eskisi gibi rahatça oyun kuramaz olduklarını vurguluyoruz.
Önceleri Türkiye'nin barışa yönelik çabalarını destekliyor görünen bu ülkeler, zamanla oluşmaya yüz tutan güç ve zenginliğe ortak olma yarışına girdi. Süreç ilerledikçe ortaklığın yetmeyeceğini, pastadan paylarının hızla küçüldüğünü farkettikçe endişelerini gözlememeye başladılar. "Türkiye Doğu'ya kayıyor, Batı'dan yüz çeviriyor, İslam dünyasına odaklanıyor" türü kısır değerlendirmelerle hem dünyada hem de Türkiye'de bir tür ideolojik tartışma başlatmak istediler. Bu da başarılı olmayınca açıktan Türkiye'nin karşısına geçtiler. İsrail ve Fransa'yı öne çıkararak, Türkiye'ye kenara itmeye odaklı bir süreç başlattılar.
Son günlerde birbirinden bağımsız gibi görünen gelişmelere bakalım: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, "Türkiye dürüst arabulucu değil" açıklaması yaptı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Türkiye'nin yapıp ettiklerini yok sayarak İsrail-Suriye arasında arabuluculuk girişimi başlattı. Ama Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, bu oyuna gelmedi, Türkiye'yi işaret etti.
Sarkozy bununla da kalmadı, Türkiye'yi dışlayan bir "Ortadoğu Konferansı" düzenlemeye girişti. Türkiye'nin bütün girişimlerini İsrail'le ilişkilere göre değerlendiren bu ülkeler, bölgedeki bazı ülkeleri de kendi yanlarına çekerek, Türkiye'nin öncülüğünde oluşmaya yüz tutan bölgesel ortaklıkları etkisizleştirme niyetlerini açıkça ortaya koydu. İsrail ve Fransa üzerinden yeni bir süreç deneniyor şimdi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fransa'nın arabuluculuk girişimi üzerine; "Altyapısı iyi hazırlanmamış ve tüm tarafların desteğini almamış girişimler gereksiz hayal kırıklıklarına yol açabilir", "Türkiye prestij peşinde değil" diyerek, kendi ülkesinde kredisi hızla düşen, Fransa dış politikasına itibar kaybettiren Sarkozy'ye gereken cevabı vermiş oldu. Yakında bu iki ülkeye başkaları da katılacak. Özellikle Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı olan ülkelerin karşı hamlelerini göreceğiz. Bölgede hemen hiç etkinliği kalmayan, hızla gücünü kaybeden AB, Türkiye'nin 27 ülkenin tamamından fazla çaba harcadığı ve başarı sağladığı gelişmeleri sahiplenecekken Türkiye karşıtı bir süreç başlatıyor.
Bu ne demek? Artık bundan sonra bölgede Türkiye ve AB ortak değil, rakip iki güç olacak demek. Şaşırtıcı gelebilir ama önümüzdeki ayları dikkatle izlemeyi öneriyorum.
Tam bu sırada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün sözlerini yeniden hatırlatmakta yarar var. İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano ile yaptığı basın toplantısında bazı AB ülkelerini "vizyonsuzlukla" suçlayan, "yeni Berlin Duvarları mı inşa edecekler" diyen Gül, Slovakya ziyareti sırasında şu cümleleri kullanmıştı:
"Alışık olmadıkları şekilde Türkiye'nin serbest, bağımsız ama gayet dikkatli ve etkili bir dış politika takip ettiğini ve bunun herkes tarafından nasıl saygınlıkla karşılandığını görüyorlar. Bazı telkinlerini dinlemeyen Türkiye'nin haklı çıktığını görüyorlar. Türkiye engagement politikaları izledi. Bunu hep tehlikeli gördüler, 'aman bunu yapma, böyle yapma, biz ne yapıyorsak aynısını yap' diyenlere karşı Türkiye, 'hayır benim konumum farklı' dedi ve bu politikaları izledi. Bunun doğru neticeler verdiğini gördüler ve şimdi onlar da bunu tavsiye ediyorlar. Yani kıskançlık biraz burada. Ve Türkiye'nin parlayan bir yıldız olduğunu, örnek alındığını görüyorlar. Eskiden hep kendileri örnek alınırdı. Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kaydığını görüyorlar. Bundan kıskançlık duyuyorlar açıkçası…"
Bu sözler, Türkiye üzerine tartışmalarla alakalıydı ama AB liderlerine de söylenseydi aynı cümleler kullanılırdı. "Türkiye on sene sonra hiç kimsenin düşünemeyeceği hale gelecek" diyen Cumhurbaşkanı'nın "AB, bu gidişle böyle devam etsin, on sene sonra dünyada dikkate az alınan bir grup, bir güç olur. On sene bugünkü politikasıyla devam etsin, on sene sonra global oyuncu olmaz" sözlerini bir kez daha buraya not ediyorum.
"Müttefikleri Türkiye'nin karşısına dikilecek" vurgusunu çok kez tekrarladım. Şimdi açıkça görmeye başladık. Daha çok şey göreceğiz. Türkiye uzun yürüyüşünü kararlılıkla ve başarıyla devam ettirsin, kimlerin dost kimlerin düşman olduğunu o zaman anlayacağız. Bazılarımız hayalkırıklığına uğrayacak ama olsun!
Sarkozy'nin İsrail'i yanına alarak rol çalmaya soyunması, basit bir uyanıklık değil. Sarkozy'ye has karakter zaafıyla sınırlı da değil. Türkiye, içeride ve bölgesinde zaaf alanlarına müdahil oldukça, bunların üstesinden geldikçe şimdi susanların da Sarkozy'ye katılacaklarını göreceğiz.
Ama başaramayacaklar! Dünya başka yöne onlar başka yöne gidiyor çünkü...
ibrahim karagül, yenisafak.com.tr
..
16.11.2009
Vicdan yoksa kültür neye yarar?
*
Tuncelililer Onur Öymen'in Hitler bıyıklı fotoğraflarını sokaklara astılar...CHP'nin çok güçlü olduğu İzmir'de bile protesto için sokağa döküldü Aleviler.Dün oturmuş bunları konuşuyoruz.Aramızdaki ortayaşlı hanımefendi "Hitler benzetmesi ağır kaçıyor" dedi! "Neden?" diye sorduk.Cevap nasıl gelsin, beğenirsiniz!
"Bütün ömrü yüksek kültürlü ortamlarda geçen, çok iyi eğitimli birinden Hitler mi çıkarmış! Hitler kompleksli onbaşının tekiydi!"
Gülümsedik ama şaşırmadık tabii!
Aristokrasisi olmayan, burjuvazisi devlet rantıyla yaratılmış bir ülkenin elitizmi böyle oluyordu işte!
Öyle ya...Kapıcısına potansiyel Hitler gözüyle bakan ama kendi zalimliğini "Tanrısal hak" sayan iyi eğitimli beyleri, hanımları az mı görmüştük!
***
Yine de bu konunun üzerinde biraz duralım!Hükümete doğru politika olarak Dersim katliamını örnek gösteren CHP Genel Sekreteri'ni bir kenara bırakalım şimdi..Ve Nazizmin "kültürsüz bir ortam"ın ürünü olduğu tezinin nasıl bir cehalete dayandığını konuşalım.Çünkü bakıyorum da...
Okullarda da böyle palavralar öğretiliyor.
Sonra o çocuklar...Filmlerde gaz odası kuyruğuna girmiş mahkûmları izleyen toplama kampı komutanının sonra piyanosunun başına geçip Ayışığı sonatını çalışını izleyince...Apışıp kalıyorlar.
Nazi Partisi'ne katılmış seçkin hukuk doktorlarının elinden çıkan feci yasaları; hem felsefe, hem de tıp okumuş beyinlerin nasıl "ölüm meleği" haline geldiklerini; 20. yüzyılın en yetenekli mimarlarından birinin Hitler'in yakın dostu ve Nazi Almanya'sının Silahlanma Bakanı oluşunu öğrenince nutukları tutuluyor.
***
Ortam dedik de...Bakın, genç Hitler Viyana'dayken nasıl bir kültür, sanat, bilim ortamını soludu!Arnold Schoenberg, Anton Webern ve Alban Berg orada yaşıyor ve çalıyordu. Gustav Mahler hâlâ Saray Operası'ndaydı.Prag'ı bırakıp Viyana'ya gelmişti Rilke!Ve psikanaliz Viyana'yı sallıyordu! Hitler 1907'de ressam olmak için Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'ne geldikten bir yıl sonra Viyana Psikanaliz Derneği'ni kurdu Freud.Fiziğin büyük isimleri Mach, Boltzmann, Ehrenfest oradaydı.Wittgenstein liseyi bitirmiş ve kendini çarçabuk bilim felsefesinin kollarına atmıştı. Robert Musil "Genç Törless"i 1906'da yazmıştı. (Başyapıtı "Niteliksiz Adam" ise 1930'da yayımlanacaktı.) Hitler'in ressam olmak istediği sırada Kokoschka ve Egon Schiele'nin resimleri yalnız Viyana'yı değil bütün dünyayı etkiliyordu.
***
Uzun sözün kısası..
Yüksek kültür ortamı faşistliğin panzehiri falan değildir.
Kibir var mı sende, kibir?
Ayrımcı mısın? Kibirden büyüleniyor musun?
Nefret duygusu yakana yapışmış bırakmıyor mu?
Vicdanını politik duruşuna kurban etmeyi alışkanlık haline mi getirdin?
O zaman...
Al kültürünü, bilgini, görgünü...
Sokuştur bir tarafa...
Gözümüz görmesin!
haşmet babaoğlu, sabah
..
Tuncelililer Onur Öymen'in Hitler bıyıklı fotoğraflarını sokaklara astılar...CHP'nin çok güçlü olduğu İzmir'de bile protesto için sokağa döküldü Aleviler.Dün oturmuş bunları konuşuyoruz.Aramızdaki ortayaşlı hanımefendi "Hitler benzetmesi ağır kaçıyor" dedi! "Neden?" diye sorduk.Cevap nasıl gelsin, beğenirsiniz!
"Bütün ömrü yüksek kültürlü ortamlarda geçen, çok iyi eğitimli birinden Hitler mi çıkarmış! Hitler kompleksli onbaşının tekiydi!"
Gülümsedik ama şaşırmadık tabii!
Aristokrasisi olmayan, burjuvazisi devlet rantıyla yaratılmış bir ülkenin elitizmi böyle oluyordu işte!
Öyle ya...Kapıcısına potansiyel Hitler gözüyle bakan ama kendi zalimliğini "Tanrısal hak" sayan iyi eğitimli beyleri, hanımları az mı görmüştük!
***
Yine de bu konunun üzerinde biraz duralım!Hükümete doğru politika olarak Dersim katliamını örnek gösteren CHP Genel Sekreteri'ni bir kenara bırakalım şimdi..Ve Nazizmin "kültürsüz bir ortam"ın ürünü olduğu tezinin nasıl bir cehalete dayandığını konuşalım.Çünkü bakıyorum da...
Okullarda da böyle palavralar öğretiliyor.
Sonra o çocuklar...Filmlerde gaz odası kuyruğuna girmiş mahkûmları izleyen toplama kampı komutanının sonra piyanosunun başına geçip Ayışığı sonatını çalışını izleyince...Apışıp kalıyorlar.
Nazi Partisi'ne katılmış seçkin hukuk doktorlarının elinden çıkan feci yasaları; hem felsefe, hem de tıp okumuş beyinlerin nasıl "ölüm meleği" haline geldiklerini; 20. yüzyılın en yetenekli mimarlarından birinin Hitler'in yakın dostu ve Nazi Almanya'sının Silahlanma Bakanı oluşunu öğrenince nutukları tutuluyor.
***
Ortam dedik de...Bakın, genç Hitler Viyana'dayken nasıl bir kültür, sanat, bilim ortamını soludu!Arnold Schoenberg, Anton Webern ve Alban Berg orada yaşıyor ve çalıyordu. Gustav Mahler hâlâ Saray Operası'ndaydı.Prag'ı bırakıp Viyana'ya gelmişti Rilke!Ve psikanaliz Viyana'yı sallıyordu! Hitler 1907'de ressam olmak için Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'ne geldikten bir yıl sonra Viyana Psikanaliz Derneği'ni kurdu Freud.Fiziğin büyük isimleri Mach, Boltzmann, Ehrenfest oradaydı.Wittgenstein liseyi bitirmiş ve kendini çarçabuk bilim felsefesinin kollarına atmıştı. Robert Musil "Genç Törless"i 1906'da yazmıştı. (Başyapıtı "Niteliksiz Adam" ise 1930'da yayımlanacaktı.) Hitler'in ressam olmak istediği sırada Kokoschka ve Egon Schiele'nin resimleri yalnız Viyana'yı değil bütün dünyayı etkiliyordu.
***
Uzun sözün kısası..
Yüksek kültür ortamı faşistliğin panzehiri falan değildir.
Kibir var mı sende, kibir?
Ayrımcı mısın? Kibirden büyüleniyor musun?
Nefret duygusu yakana yapışmış bırakmıyor mu?
Vicdanını politik duruşuna kurban etmeyi alışkanlık haline mi getirdin?
O zaman...
Al kültürünü, bilgini, görgünü...
Sokuştur bir tarafa...
Gözümüz görmesin!
haşmet babaoğlu, sabah
..
15.11.2009
İbrahim Suresi
*
46 - Gerçekten onlar çeşitli hileler ve tuzaklar kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azab var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun
47 - O halde sakın Allah'ın peygamberlerine olan vaadinden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah her şeye galiptir, intikam sahibidir.
48 - O gün yeryüzü bir başka yere, gökler, başka göklere çevirilecek ve bütün varlıklar, kabirlerinden çıkıp bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah'ın huzuruna toplanacaklardır.
49 - O gün, suçluların zincire vurulmuş olduğunu görürsün.
50 - Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş kaplar.
51 - Çünkü Allah, herkesi kazandığı ile cezalandıracaktır. Gerçekten Allah, hesabı çabuk görendir.
52 - Bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir.
..
46 - Gerçekten onlar çeşitli hileler ve tuzaklar kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azab var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun
47 - O halde sakın Allah'ın peygamberlerine olan vaadinden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah her şeye galiptir, intikam sahibidir.
48 - O gün yeryüzü bir başka yere, gökler, başka göklere çevirilecek ve bütün varlıklar, kabirlerinden çıkıp bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah'ın huzuruna toplanacaklardır.
49 - O gün, suçluların zincire vurulmuş olduğunu görürsün.
50 - Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş kaplar.
51 - Çünkü Allah, herkesi kazandığı ile cezalandıracaktır. Gerçekten Allah, hesabı çabuk görendir.
52 - Bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir.
..
14.11.2009
Organize Şer Çetesi
*
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, '
'25 yılda terörün lobisi ve piyasasının oluştuğunu'' ifade ederek, ''Bu kanlı piyasada şu anda ekmek yiyenler var. Bu kanlı pazardan rant devşirenler var. Bu kanlı sektörden kendilerine siyasi çıkar sağlayanlar var'' dedi.
.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, '
'25 yılda terörün lobisi ve piyasasının oluştuğunu'' ifade ederek, ''Bu kanlı piyasada şu anda ekmek yiyenler var. Bu kanlı pazardan rant devşirenler var. Bu kanlı sektörden kendilerine siyasi çıkar sağlayanlar var'' dedi.
.
Hakkın ali batılın zail oluşu
*
ashabı naaaarrr
güneşin doğuşunu engelleyemeyeceğiniz gibi
titaniğin batmasınıda engelleyemessiniz...
Rabbim Allah azze ve celle kafirler istemese de nurunu tamamlayandır.
herşeye kadir olan
Rahman ve Rahim olan
Nur olan Rabbimiz Allah'tır O.
Ya Rabbi nurunu tamamla.
bizi yanlız bırakma
velimiz vekilimiz sensin.
amin.
.
ashabı naaaarrr
güneşin doğuşunu engelleyemeyeceğiniz gibi
titaniğin batmasınıda engelleyemessiniz...
Rabbim Allah azze ve celle kafirler istemese de nurunu tamamlayandır.
herşeye kadir olan
Rahman ve Rahim olan
Nur olan Rabbimiz Allah'tır O.
Ya Rabbi nurunu tamamla.
bizi yanlız bırakma
velimiz vekilimiz sensin.
amin.
.
11.11.2009
9.11.2009
Tevekkül edene, Allah kâfidir.
*
Azmedip de bir işe başlayınca, Allah’a tevekkül et, Ona güven!
Allah size yardım ederse, kimse size galip gelemez.
Size yardım etmezse, kimse yardım edemez.
O halde, müminler Allah’a tevekkül etsinler!
[Al-i İmran 159,160]
.
Azmedip de bir işe başlayınca, Allah’a tevekkül et, Ona güven!
Allah size yardım ederse, kimse size galip gelemez.
Size yardım etmezse, kimse yardım edemez.
O halde, müminler Allah’a tevekkül etsinler!
[Al-i İmran 159,160]
.
5.11.2009
Konjonktür
*
Kainatta tüm konjonktür
İslam ve müslümanlar lehine değişmiştir.
elli yıl içinde
İslama ve müslümanlara saygı ve sevgi göstermeyen kalmayacaktır.
türkiye bu yeni konjonktürde en saygın ve güçlü ülke olacaktır.
İnşallah! amin.
vesselam.
gönderen taha harun zaman: Salı, Kasım 27, 2007
.
Kainatta tüm konjonktür
İslam ve müslümanlar lehine değişmiştir.
elli yıl içinde
İslama ve müslümanlara saygı ve sevgi göstermeyen kalmayacaktır.
türkiye bu yeni konjonktürde en saygın ve güçlü ülke olacaktır.
İnşallah! amin.
vesselam.
gönderen taha harun zaman: Salı, Kasım 27, 2007
.
4.11.2009
İnşallah durduramayacaklar!
*
Türkiye'yi nasıl durduracaklar?
“Türkiye'nin yükselişi" bugünlerde dünyanın öncelikli tartışma konusu. Uzunca zamandır, detaylarıyla, örnekleriyle bu sürece not etmeye, aktarmaya devam ediyoruz. Bunu, sadece kendi bakışımızla, hamasi bir yaklaşımla değil, dünyanın tartışma biçimiyle de örneklemeye çalışıyoruz.
Önceleri merak ve dikkatle hatta teşvikle izlenen Türkiye, son zamanlarda uyarı, şantaj, tehdit gibi yaklaşımlarla birlikte sorgulanır oldu. Hemen her gün ABD ve Avrupa basınında yer alan değerlendirmelerde "Türkiye nereye gidiyor", "Türkiye Batı'ya sırtını dönüyor", "Türkiye hata yapıyor" türü yorumlar son günlerde içeride de etkili oldu. Bazı çevreler tartışmayı daha doğrusu bu algılama biçimini hemen ithal edip "içeriden" tehditler savurmaya başladılar.
Ama namuslu yazarlar da var. Rasyonel değerlendirmelerle Türkiye'nin ne yapmaya çalıştığını anlamaya ve anlatmaya çalışanlar da var. Bunlardan biri Patrick Seale. Türkiye'nin yükselişini konu alan 2 Kasım tarihli yazısında, gerçekçi tespitlerde bulunuyor. Türkiye'nin Ortadoğu'da oyunun kurallarını yeniden yazdığını vurgulayan Seale, Irak işgalinin bölgedeki güç dengesini tamamen bozduğunu, İran'ın lehine ortam oluşturduğunu, İran-İsrail çekişmesini öne çıkardığını, çatışmadan güç devşiren ülkelerin hareket alanını genişlettiğini teslim ettikten sonra Türkiye'nin ABD ceketini çıkartarak güçlü ve bağımsız bir aktör olarak öne çıkmaya başladığını belirtiyor.
Barışçı diplomasiyi ve yumuşak gücü kullanan Türkiye'nin etkisinin Ortadoğu'dan Orta Asya'ya, Balkanlar'dan Kafkaslar'a uzandığına işaret eden yazar, çatışmacı güçlerin dışında Türkiye'nin istikrar gücü olarak güç kazandığını ifade ediyor. Avrupa Birliği olmadan Türkiye olamayacağını hatırlatan yazar, artık Türkiye olmadan AB'nin olamayacağına vurgu yapıyor.
Şüphesiz bu yeni durumu en iyi özetleyenlerden biri de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Doğu-Batı tartışmalarına nokta koyar şekilde açıklamalar yapan Gül, Slovakya ziyareti sırasında "ders verir" nitelikte cümleler kullandı. Tartışmaya katılanları, samimi olanlar, kıskançlık duyanlar ve bilgisizler olarak üçe ayıran Cumhurbaşkanı'nın "kıskançlık duyanlar" için kullandığı ifadeler şöyle:
"Alışık olmadıkları şekilde Türkiye'nin serbest, bağımsız ama gayet dikkatli ve etkili bir dış politika takip ettiğini ve bunun herkes tarafından nasıl saygınlıkla karşılandığını görüyorlar. Bazı telkinlerini dinlemeyen Türkiye'nin haklı çıktığını görüyorlar. Türkiye engagement (dışlamayıp yapıcı bir şekilde müdahil olma) politikaları izledi. Bunu hep tehlikeli gördüler, 'aman bunu yapma, böyle yapma, biz ne yapıyorsak aynısını yap' diyenlere karşı Türkiye, 'hayır benim konumum farklı' dedi ve bu politikaları izledi. Bunun doğru neticeler verdiğini gördüler ve şimdi onlar da bunu tavsiye ediyorlar. Yani kıskançlık biraz burada. Ve Türkiye'nin parlayan bir yıldız olduğunu, örnek alındığını görüyorlar. Eskiden hep kendileri örnek alınırdı. Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kaydığını görüyorlar. Bundan kıskançlık duyuyorlar açıkçası."
Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kayması, "parlayan yıldız" gibi gerçekleri kıskançlıkla karşılayanlar dışarıda çok fazla. Ama bir o kadar da içeride olduğunu biliyoruz. Cumhurbaşkanı'dan birkaç söz daha aktaralım:
"Türkiye on sene sonra hiç kimsenin düşünemeyeceği hale gelecek. 2002 veya 2001 yılında Türkiye'nin 7-8 sene içinde bir trilyon dolarlık gayrisafi milli hasılaya geleceğine kim inanıyordu? Türkiye'nin hedefi dünyanın ilk onu arasına girmek. İnanın ki, bu olur." "Fransa'da en çok neden rahatsız oldular biliyor musunuz, Türkiye'ye böyle engel çıkartan insanlar karşısında ben hiçbir zaman yalvarmadım. 'Gerekirse biz Norveç gibi olacağız' deyince, hepsi rahatsız oldu."
"AB, bu gidişle böyle devam etsin, on sene sonra dünyada dikkate az alınan bir grup, bir güç olur. On sene bugünkü politikasıyla devam etsin, on sene sonra global oyuncu olmaz."
Peki bu süreç hep böyle mi devam edecek? Amaç bu ve böyle devam etmek zorunda. Ancak yaşadığımız bölgede çatışmaya yatırım yapanların, bölge dışı aktörlerin müdahalelerini her zamanki gibi devam ettiğini ve "oyun bozma"ya dönük ciddi bir çaba olduğunu biliyoruz. Oyun bozma girişimleri her geçen gün daha da dikkat çekici hale geliyor. Mesela;
Lübnanlı yetkililer, İsrail'in Lübnan'a saldırı hazırlıkları içinde olduğunu dünyaya duyurdu. İsrail-Hizbullah savaşının devamı her an gelebilir. Bu ciddi bir endişe.
İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Eşkinazi, ülkesinin Gazze'ye yeniden saldırması için hiç bir engelin bulunmadığını açıkladı. Eşkinazi açık bir şekilde, İsrail ordusunun Filistinli direnişçilerin füze rampalarına karşı mücadele etmek için Gazze şeridinde yerleşim merkezlerine saldıracakları tehdidinde bulundu. Türkiye'nin ve dünyanın büyük tepkisini çeken, İsrail'in dünyadan adeta tecrid eden Gazze katliamı da, Lübnan saldırısı gibi fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Her iki savaşta ve cephede de İsrail, ayaklarına kurşun sıktı, güçlü imajına ağır darbe vurdu, bölgede dar bir alana sıkıştı. Bundan sonraki saldırının sebebi Hizbullah ya da Hamas olmayacak. Siyasi anlamda tükenen, bölgesel nüfuzunu büyük oranda kaybeden, köşeye sıkışan, Türkiye'nin yapıp ettikleriyle elindeki kartları birer birer kaybeden İsrail, "oyun bozucu bir senaryo" ile şaşırtıcı hareketlerde bulunabilir. İşte bu, Türkiye'nin hesaplarına darbe vuracak, bölgeyi eski çatışmacı aktörlerin eline bırakacak bir girişim olacaktır.
Kim bilir, belki de Türkiye'yi bu şekilde durdurmaya çalışacaklar!
ibrahim karagül, yenişafak
.
Türkiye'yi nasıl durduracaklar?
“Türkiye'nin yükselişi" bugünlerde dünyanın öncelikli tartışma konusu. Uzunca zamandır, detaylarıyla, örnekleriyle bu sürece not etmeye, aktarmaya devam ediyoruz. Bunu, sadece kendi bakışımızla, hamasi bir yaklaşımla değil, dünyanın tartışma biçimiyle de örneklemeye çalışıyoruz.
Önceleri merak ve dikkatle hatta teşvikle izlenen Türkiye, son zamanlarda uyarı, şantaj, tehdit gibi yaklaşımlarla birlikte sorgulanır oldu. Hemen her gün ABD ve Avrupa basınında yer alan değerlendirmelerde "Türkiye nereye gidiyor", "Türkiye Batı'ya sırtını dönüyor", "Türkiye hata yapıyor" türü yorumlar son günlerde içeride de etkili oldu. Bazı çevreler tartışmayı daha doğrusu bu algılama biçimini hemen ithal edip "içeriden" tehditler savurmaya başladılar.
Ama namuslu yazarlar da var. Rasyonel değerlendirmelerle Türkiye'nin ne yapmaya çalıştığını anlamaya ve anlatmaya çalışanlar da var. Bunlardan biri Patrick Seale. Türkiye'nin yükselişini konu alan 2 Kasım tarihli yazısında, gerçekçi tespitlerde bulunuyor. Türkiye'nin Ortadoğu'da oyunun kurallarını yeniden yazdığını vurgulayan Seale, Irak işgalinin bölgedeki güç dengesini tamamen bozduğunu, İran'ın lehine ortam oluşturduğunu, İran-İsrail çekişmesini öne çıkardığını, çatışmadan güç devşiren ülkelerin hareket alanını genişlettiğini teslim ettikten sonra Türkiye'nin ABD ceketini çıkartarak güçlü ve bağımsız bir aktör olarak öne çıkmaya başladığını belirtiyor.
Barışçı diplomasiyi ve yumuşak gücü kullanan Türkiye'nin etkisinin Ortadoğu'dan Orta Asya'ya, Balkanlar'dan Kafkaslar'a uzandığına işaret eden yazar, çatışmacı güçlerin dışında Türkiye'nin istikrar gücü olarak güç kazandığını ifade ediyor. Avrupa Birliği olmadan Türkiye olamayacağını hatırlatan yazar, artık Türkiye olmadan AB'nin olamayacağına vurgu yapıyor.
Şüphesiz bu yeni durumu en iyi özetleyenlerden biri de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Doğu-Batı tartışmalarına nokta koyar şekilde açıklamalar yapan Gül, Slovakya ziyareti sırasında "ders verir" nitelikte cümleler kullandı. Tartışmaya katılanları, samimi olanlar, kıskançlık duyanlar ve bilgisizler olarak üçe ayıran Cumhurbaşkanı'nın "kıskançlık duyanlar" için kullandığı ifadeler şöyle:
"Alışık olmadıkları şekilde Türkiye'nin serbest, bağımsız ama gayet dikkatli ve etkili bir dış politika takip ettiğini ve bunun herkes tarafından nasıl saygınlıkla karşılandığını görüyorlar. Bazı telkinlerini dinlemeyen Türkiye'nin haklı çıktığını görüyorlar. Türkiye engagement (dışlamayıp yapıcı bir şekilde müdahil olma) politikaları izledi. Bunu hep tehlikeli gördüler, 'aman bunu yapma, böyle yapma, biz ne yapıyorsak aynısını yap' diyenlere karşı Türkiye, 'hayır benim konumum farklı' dedi ve bu politikaları izledi. Bunun doğru neticeler verdiğini gördüler ve şimdi onlar da bunu tavsiye ediyorlar. Yani kıskançlık biraz burada. Ve Türkiye'nin parlayan bir yıldız olduğunu, örnek alındığını görüyorlar. Eskiden hep kendileri örnek alınırdı. Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kaydığını görüyorlar. Bundan kıskançlık duyuyorlar açıkçası."
Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kayması, "parlayan yıldız" gibi gerçekleri kıskançlıkla karşılayanlar dışarıda çok fazla. Ama bir o kadar da içeride olduğunu biliyoruz. Cumhurbaşkanı'dan birkaç söz daha aktaralım:
"Türkiye on sene sonra hiç kimsenin düşünemeyeceği hale gelecek. 2002 veya 2001 yılında Türkiye'nin 7-8 sene içinde bir trilyon dolarlık gayrisafi milli hasılaya geleceğine kim inanıyordu? Türkiye'nin hedefi dünyanın ilk onu arasına girmek. İnanın ki, bu olur." "Fransa'da en çok neden rahatsız oldular biliyor musunuz, Türkiye'ye böyle engel çıkartan insanlar karşısında ben hiçbir zaman yalvarmadım. 'Gerekirse biz Norveç gibi olacağız' deyince, hepsi rahatsız oldu."
"AB, bu gidişle böyle devam etsin, on sene sonra dünyada dikkate az alınan bir grup, bir güç olur. On sene bugünkü politikasıyla devam etsin, on sene sonra global oyuncu olmaz."
Peki bu süreç hep böyle mi devam edecek? Amaç bu ve böyle devam etmek zorunda. Ancak yaşadığımız bölgede çatışmaya yatırım yapanların, bölge dışı aktörlerin müdahalelerini her zamanki gibi devam ettiğini ve "oyun bozma"ya dönük ciddi bir çaba olduğunu biliyoruz. Oyun bozma girişimleri her geçen gün daha da dikkat çekici hale geliyor. Mesela;
Lübnanlı yetkililer, İsrail'in Lübnan'a saldırı hazırlıkları içinde olduğunu dünyaya duyurdu. İsrail-Hizbullah savaşının devamı her an gelebilir. Bu ciddi bir endişe.
İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Eşkinazi, ülkesinin Gazze'ye yeniden saldırması için hiç bir engelin bulunmadığını açıkladı. Eşkinazi açık bir şekilde, İsrail ordusunun Filistinli direnişçilerin füze rampalarına karşı mücadele etmek için Gazze şeridinde yerleşim merkezlerine saldıracakları tehdidinde bulundu. Türkiye'nin ve dünyanın büyük tepkisini çeken, İsrail'in dünyadan adeta tecrid eden Gazze katliamı da, Lübnan saldırısı gibi fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Her iki savaşta ve cephede de İsrail, ayaklarına kurşun sıktı, güçlü imajına ağır darbe vurdu, bölgede dar bir alana sıkıştı. Bundan sonraki saldırının sebebi Hizbullah ya da Hamas olmayacak. Siyasi anlamda tükenen, bölgesel nüfuzunu büyük oranda kaybeden, köşeye sıkışan, Türkiye'nin yapıp ettikleriyle elindeki kartları birer birer kaybeden İsrail, "oyun bozucu bir senaryo" ile şaşırtıcı hareketlerde bulunabilir. İşte bu, Türkiye'nin hesaplarına darbe vuracak, bölgeyi eski çatışmacı aktörlerin eline bırakacak bir girişim olacaktır.
Kim bilir, belki de Türkiye'yi bu şekilde durdurmaya çalışacaklar!
ibrahim karagül, yenişafak
.
Yalnızım Desem Nasıl Derim...
.
bazan çıkacağım sanırsın sabrın içinden ya
ya daha güzeli için ya selamet için hep vardır o,
yani taha sansada çıkacağını sabrın elinden
kendini hep bırakmak zorunda kaldığı okyanusun adıdır o.
sabır denizi okyanuslara açılınca
ümitler kıtalarla birbirine kavuşunca
oyalanacak şeyler bulur kendine.
işte mesela bunları yazarken.
sabretmesi gerekir.
özünden verdiği ankaranın karasının
çekilip
yerini aşkın doldurması
iliklerine istanbul dolması için.
eh tabi yine atmassalar modern mahpuslara
ve demezlerse sen ne delisin ne divane
nesin sen nesin?
anlatacak ne çok şey bulunur onun özünde.
dinleyecek pek kimse göremedi taha
cesaret timsali bir kız
veya bir delikanlı cengaverinden.
güzel sözlerle Hakka yolculuğa bi talip.
serapları vaha ede ede özverisiyle
varisi olduğu cennetlere dünyada da kavuşmak için
neyi var elinde duadan başka
hele bir söyleyin aynalar yalan söyler
bize sen söyle taha deyiverin.
işte göklerin aşka geldiği
arzın tevbe ede ede peşinden gittiği taha
belki sizi bir makama taşıyacakta
aklınız almayacak.
ne biliyorsunuz ya.
kimse varmaz yanıma Allah ve Rasulullah dışında.
yalnızım desen nasıl derim Rabbim ve Efendim yanımda..
yaa
bana iyileştirecek hasta
öğretecek öğrenci
öğrenecek hoca
yola getirilecek şımarık
şamar oğlana çevireceğim kibir
altedeceğim şeytanlık ve ağma
diriltilecek ölü kalpler lazım da
ondan bu sabredişim.
e işinizi yapmassanız sizde sıkılmazmısınız biraz.
e işte benim işimde
işte merhametin varisliğinde.
.
bazan çıkacağım sanırsın sabrın içinden ya
ya daha güzeli için ya selamet için hep vardır o,
yani taha sansada çıkacağını sabrın elinden
kendini hep bırakmak zorunda kaldığı okyanusun adıdır o.
sabır denizi okyanuslara açılınca
ümitler kıtalarla birbirine kavuşunca
oyalanacak şeyler bulur kendine.
işte mesela bunları yazarken.
sabretmesi gerekir.
özünden verdiği ankaranın karasının
çekilip
yerini aşkın doldurması
iliklerine istanbul dolması için.
eh tabi yine atmassalar modern mahpuslara
ve demezlerse sen ne delisin ne divane
nesin sen nesin?
anlatacak ne çok şey bulunur onun özünde.
dinleyecek pek kimse göremedi taha
cesaret timsali bir kız
veya bir delikanlı cengaverinden.
güzel sözlerle Hakka yolculuğa bi talip.
serapları vaha ede ede özverisiyle
varisi olduğu cennetlere dünyada da kavuşmak için
neyi var elinde duadan başka
hele bir söyleyin aynalar yalan söyler
bize sen söyle taha deyiverin.
işte göklerin aşka geldiği
arzın tevbe ede ede peşinden gittiği taha
belki sizi bir makama taşıyacakta
aklınız almayacak.
ne biliyorsunuz ya.
kimse varmaz yanıma Allah ve Rasulullah dışında.
yalnızım desen nasıl derim Rabbim ve Efendim yanımda..
yaa
bana iyileştirecek hasta
öğretecek öğrenci
öğrenecek hoca
yola getirilecek şımarık
şamar oğlana çevireceğim kibir
altedeceğim şeytanlık ve ağma
diriltilecek ölü kalpler lazım da
ondan bu sabredişim.
e işinizi yapmassanız sizde sıkılmazmısınız biraz.
e işte benim işimde
işte merhametin varisliğinde.
.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)