*
salih niyet
salih ameldir.
temiz mi temizdir.
derindir.
çok derindir.
açıldıkça açılır saçıldıkça saçılır.
sanki her zerresinde bir başka kainat
onlarında her zerresinde başka kainatlar....
özler içinde özler saklıdır.
bin kainatı
bin kainat dolusu deccali bir araya getirsen
bu özü söndürmek için seferber etsen
Allahın izniyle nusretiyle lutfuyla
kimse bu niyeti bozamaz bu özü söndüremez.
ortaya çıktıkça etkisi katlanarak artar
çoğalır
yayılır.
bilebilebileceğiniz en saçgın ivmeyle
alii olur.
batılda bu arada bu nispette
en saçgın ivmeyle zail olur.
.
31.12.2009
30.12.2009
26.12.2009
Gurban olduğum Rabbim
*
Hakkı alii
batılı zail eyle.
nurunu tamamla.
Sana muhtacız.
Ancak Sensin hiçbirşeye hiçkimseye muhtaç olmayan.
ahad olan. samed olan.
bize acı Ya Rabb
Sen merhametlilerin en merhametlisisin.
bizi bağışla
bize mağfiret et.
affet Ya Rabb
Sen bizden razı olana dek affına sığınırız.
amin.
.
Hakkı alii
batılı zail eyle.
nurunu tamamla.
Sana muhtacız.
Ancak Sensin hiçbirşeye hiçkimseye muhtaç olmayan.
ahad olan. samed olan.
bize acı Ya Rabb
Sen merhametlilerin en merhametlisisin.
bizi bağışla
bize mağfiret et.
affet Ya Rabb
Sen bizden razı olana dek affına sığınırız.
amin.
.
"Dua İbadetin Özüdür"
*
Ya Rabbi
bizi Halilin Hz. İbrahim gibi
tek başına bir ümmet.
Efendimiz Muhammed Rasûlullah gibi
alemlere rahmet eyle.
amin.
.
Ya Rabbi
bizi Halilin Hz. İbrahim gibi
tek başına bir ümmet.
Efendimiz Muhammed Rasûlullah gibi
alemlere rahmet eyle.
amin.
.
25.12.2009
taha
*
Dilersek üzerlerine Semadan bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğile kalır.
Şuara Suresi 4.ayet
.
Dilersek üzerlerine Semadan bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğile kalır.
Şuara Suresi 4.ayet
.
24.12.2009
Yasin Suresi
*
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
1 - Yâsîn.
2-3-4 - Ey Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.
5-6 - Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.
7 - Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.
8 - Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
9 - Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.
10 - Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.
11 - Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.
12 - Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir "imam-ı mübin"de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.
13 - Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.
14 - Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: "Şüphesiz ki biz size gönderilmiş elçileriz." dediler.
15 - Onlar da: "Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz." dediler.
16 - Peygamberler dediler ki: "Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz."
17 - "Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir."
18 - Onlar dediler ki: "Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur."
19 - Peygamberler de şöyle cevap verdiler: "Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz."
20 - O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: "Ey kavmim! Uyun o elçilere!"
21 - "Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir."
22 - "Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."
23 - "Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar."
24 - "Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum."
25 - "Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni."
26 - (Sonra ona) "haydi gir cennete!" denildi. O da dedi ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi!"
27 - "Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını."
28 - Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
29 - Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
30 - Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
31 - Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.
32 - Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.
33 - Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.
34 - Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.
35 - (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?
36 - Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir.
37 - Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.
38 - Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
39 - Ay'a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.
40 - Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.
41 - Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.
42 - Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.
43 - Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.
44 - Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.
45 - Durum böyle iken onlara: "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin" denildiği zaman,
46 - Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
47 - Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın" dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: "Allah'ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?" dediler.
48 - Yine onlar: "Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?" diyorlar.
49 - Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.
50 - O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.
51 - Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
52 - Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.
53 - Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
54 - Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
55 - Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.
56 - Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.
57 - Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.
58 - (Onlara) Rahîm olan Rab'den "selâm" sözü vardır.
59 - Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.
60-61 - "Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?" (buyurulacak)
62 - Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?
63 - İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
64 - Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.
65 - Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.
66 - Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?
67 - Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?
69 - Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır.
70 - (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.
71 - Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.
72 - Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
73 - Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74 - Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.
75 - Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.
76 - O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.
77 - İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?
78 - Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.
79 - De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir."
80 - Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.
81 - Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
82 - O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.
83 - O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O'na döndürüleceksiniz.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
1 - Yâsîn.
2-3-4 - Ey Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.
5-6 - Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.
7 - Andolsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.
8 - Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.
9 - Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.
10 - Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.
11 - Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.
12 - Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir "imam-ı mübin"de (ana kitapta, yani Levh-i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.
13 - Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.
14 - Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: "Şüphesiz ki biz size gönderilmiş elçileriz." dediler.
15 - Onlar da: "Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz." dediler.
16 - Peygamberler dediler ki: "Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz."
17 - "Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir."
18 - Onlar dediler ki: "Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, andolsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur."
19 - Peygamberler de şöyle cevap verdiler: "Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz."
20 - O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: "Ey kavmim! Uyun o elçilere!"
21 - "Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir."
22 - "Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz."
23 - "Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar."
24 - "Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum."
25 - "Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni."
26 - (Sonra ona) "haydi gir cennete!" denildi. O da dedi ki: "Ne olurdu kavmim bilseydi!"
27 - "Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını."
28 - Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.
29 - Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.
30 - Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
31 - Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.
32 - Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.
33 - Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.
34 - Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.
35 - (Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?
36 - Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir.
37 - Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.
38 - Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.
39 - Ay'a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.
40 - Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.
41 - Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.
42 - Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.
43 - Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.
44 - Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.
45 - Durum böyle iken onlara: "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin" denildiği zaman,
46 - Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.
47 - Onlara: "Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın" dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: "Allah'ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?" dediler.
48 - Yine onlar: "Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?" diyorlar.
49 - Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.
50 - O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.
51 - Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.
52 - Onlar: "Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler" derler.
53 - Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.
54 - Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.
55 - Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.
56 - Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.
57 - Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.
58 - (Onlara) Rahîm olan Rab'den "selâm" sözü vardır.
59 - Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.
60-61 - "Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?" (buyurulacak)
62 - Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?
63 - İşte bu size vaad edilen cehennemdir.
64 - Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.
65 - Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.
66 - Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?
67 - Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.
68 - Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?
69 - Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır.
70 - (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.
71 - Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.
72 - Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.
73 - Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?
74 - Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.
75 - Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.
76 - O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.
77 - İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?
78 - Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: "Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?" dedi.
79 - De ki: "Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir."
80 - Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.
81 - Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.
82 - O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece "Ol!" demektir. O da hemen oluverir.
83 - O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O'na döndürüleceksiniz.
22.12.2009
İslam kardeşliği
*
Kainat benim din kardeşimdir.
Yaradanın ister istemez gel emrine
isteye isteye geldik Ya Rabbi diyendir.
Yaradanın korkusundan tir tir titreyendir.
Yaradanın sevdiğini seven
sevmediğini sevmeyen
buğz ettiğine buğz edendir.
bir mümin öldüğünde üzülen
bir müşrik öldüğünde rahatlayandır.
Rahmanı kendi lisanınca tesbih edendir.
sıratı müstagim yolunda bizimle beraberdir.
.
Kainat benim din kardeşimdir.
Yaradanın ister istemez gel emrine
isteye isteye geldik Ya Rabbi diyendir.
Yaradanın korkusundan tir tir titreyendir.
Yaradanın sevdiğini seven
sevmediğini sevmeyen
buğz ettiğine buğz edendir.
bir mümin öldüğünde üzülen
bir müşrik öldüğünde rahatlayandır.
Rahmanı kendi lisanınca tesbih edendir.
sıratı müstagim yolunda bizimle beraberdir.
.
21.12.2009
Ya Rahman(c.c.)
*
Bizim velimiz vekilimiz Sensin
aklımızda
kalbimizde
nefsimizde
ruhumuzda
Sana teslim
Sana emanet Ya Rabbi
bizi yalnız bırakma.
Bizi bütün varlığıyla Sana teslim olan
haskullarından eyle.
bizi teslim al Ya Rabbi.
özümüzü İslam eyle
özümüzü Kuran eyle
özümüzü Kabe eyle Ya Rabbi
özümüzde sözümüzde
niyetimizde amelimizde
Sana emanet Sana teslim ya Rabbi.
Sana muhtacız
bizi yalnız bırakma.
amin.
.
Bizim velimiz vekilimiz Sensin
aklımızda
kalbimizde
nefsimizde
ruhumuzda
Sana teslim
Sana emanet Ya Rabbi
bizi yalnız bırakma.
Bizi bütün varlığıyla Sana teslim olan
haskullarından eyle.
bizi teslim al Ya Rabbi.
özümüzü İslam eyle
özümüzü Kuran eyle
özümüzü Kabe eyle Ya Rabbi
özümüzde sözümüzde
niyetimizde amelimizde
Sana emanet Sana teslim ya Rabbi.
Sana muhtacız
bizi yalnız bırakma.
amin.
.
20.12.2009
İslamı tehdit olarak gören ve gösterenler
*
öyleyiz.
sizi yerlebir edeceğiz.
bağırsaklarınızı deşip
gırtlaklarınızı sökeceğiz.
cehenneme atılmış tüp gibi
pimi çekilmiş pomba gibi olacak
patlamak isteyecek
ama patlayamayacaksınız.
dahasıda var.
.
öyleyiz.
sizi yerlebir edeceğiz.
bağırsaklarınızı deşip
gırtlaklarınızı sökeceğiz.
cehenneme atılmış tüp gibi
pimi çekilmiş pomba gibi olacak
patlamak isteyecek
ama patlayamayacaksınız.
dahasıda var.
.
La İlahe İllallah Muhammeden Rasûlullah
*
gurban olduğumuz Rabbimiz(c.c.)
canımızın taa içi Efendimiz(S.A.V)
.
gurban olduğumuz Rabbimiz(c.c.)
canımızın taa içi Efendimiz(S.A.V)
.
19.12.2009
Ya Rasûlallah(S.A.V)
*
Biz ümmetin topumuz bir araya gelsek
Senin ayağının tozu olamayız.
canlarımız sana feda olsun Ya Rasûlallah(S.A.V).
.
Biz ümmetin topumuz bir araya gelsek
Senin ayağının tozu olamayız.
canlarımız sana feda olsun Ya Rasûlallah(S.A.V).
.
17.12.2009
Dua
*
Ya Rabbûl Alemin
İslamı
Türkiyeye
Dünyaya
Kainata Hakim kıl.
Bizi yalnız bırakma
Sana muhtacız.
Ancak Sensin hiçbirşeye hiçkimseye muhtaç olmayan.
Hakkı ali batılı zail eyle
Nurunu tamamla Ya Rabbi.
şüphesizki Sen kafirler istemesede
nurunu tamamlayan
herşeye kadir olan Rahmansın.
Bizi sıratı müstakim yolundan zerre kadar ayırma Ya Rabbi.
sana muhtacız. Bizi yalnız bırakma.
amin.
.
Ya Rabbûl Alemin
İslamı
Türkiyeye
Dünyaya
Kainata Hakim kıl.
Bizi yalnız bırakma
Sana muhtacız.
Ancak Sensin hiçbirşeye hiçkimseye muhtaç olmayan.
Hakkı ali batılı zail eyle
Nurunu tamamla Ya Rabbi.
şüphesizki Sen kafirler istemesede
nurunu tamamlayan
herşeye kadir olan Rahmansın.
Bizi sıratı müstakim yolundan zerre kadar ayırma Ya Rabbi.
sana muhtacız. Bizi yalnız bırakma.
amin.
.
16.12.2009
Leküm Dini Küm Veliye Din
*
tamam
hastayız
şairiz
büyücüyüz
deliyiz
biz yanlış yolda
siz doğru yoldasınız.
O halde sizin dininiz size
Bizim dinimizde Bizedir.
amaaaaa
Bizim yolumuza çıkar
Bizi yolumuzdan çevirmeye kalkarsanız
sizi lime lime eder zerrelerinize ayırırız.
cehennem azabının timsalini yaşar
cehennemde devamını yaşarsınız.
yani ne ölürsünüz ne yaşarsınız.
mükemmel ceza.
.
tamam
hastayız
şairiz
büyücüyüz
deliyiz
biz yanlış yolda
siz doğru yoldasınız.
O halde sizin dininiz size
Bizim dinimizde Bizedir.
amaaaaa
Bizim yolumuza çıkar
Bizi yolumuzdan çevirmeye kalkarsanız
sizi lime lime eder zerrelerinize ayırırız.
cehennem azabının timsalini yaşar
cehennemde devamını yaşarsınız.
yani ne ölürsünüz ne yaşarsınız.
mükemmel ceza.
.
14.12.2009
Leküm Diniküm Veliyedin
*
bugün gün
leküm diniküm veliyedin günüdür.
Bizim inandığımız bize, sizin inandığınız size.
yürüdüğünüz yolda devam edin.
Bizde yürüdüğümüz yolda devam edeceğiz.
Bizim Mevlamız var. sizin yok.
.
bugün gün
leküm diniküm veliyedin günüdür.
Bizim inandığımız bize, sizin inandığınız size.
yürüdüğünüz yolda devam edin.
Bizde yürüdüğümüz yolda devam edeceğiz.
Bizim Mevlamız var. sizin yok.
.
Altınçağ
*
deccal
deccali firavun
deccali münafık
deccali kafir
.
.
.
.
şimdi deccali firavundayız.
deccale az kaldı.
.
deccal
deccali firavun
deccali münafık
deccali kafir
.
.
.
.
şimdi deccali firavundayız.
deccale az kaldı.
.
7.12.2009
Ulûl Azm
*
Hz Muhammed Rasülûllah(S.A.V)
Halil İbrahim (A.S.)
Hz Nuh (A.S.)
Koca Musa (A.S.)
Meryem Oğlu İsa (A.S.)
.
Hz Muhammed Rasülûllah(S.A.V)
Halil İbrahim (A.S.)
Hz Nuh (A.S.)
Koca Musa (A.S.)
Meryem Oğlu İsa (A.S.)
.
29.11.2009
28.11.2009
Mükemmel Ceza
*
timsali kıyamet
timsali mahşerde hesab için diriliş
tamamlanmasına çok az kalmış bir iş.
blop diye çıkacak herkez aleminden.
çiyan çiyanlığını,
firavun fravunluğunu,
şeytan şeytanlığını,
karanlık karanlığını,
deccal deccalliğini,
saklayamayacak.
gizleyemeyecek.
kimseyi,
kendini bile kandırmayı artık
beceremeyecek.
işte hakkın ali
batılın zail oluşu
böyle gerçekleşiyor,
böyle gerçekleşecek.
halakin böylesiyle bilinizki
muhatab bir kavim
yok benim bildiğim.
ashabı naaaaarrrrrrrrrrr.
uzaksın Bize.
şimdi kendinlesin iğrene iğrene.
irin topu çiyanlar
cazır cazır karanlık despotlar,
foseptik fareleri,
tarla fareleri
girecek bir delik bulamayacaklar.
blop! diyen kalacak
tam ortada çırılçıplak.
korkamayın Bizden bi kötüliük gelmez size.
ama siz giyinecek
yiyecek "güzellik" istedikçe
samimiyetsizce
mühürlenmiş kalplerinizle.
Rabbimiz diyeceğiz
haram kıldı size
bu nimeti timsali cennet.
çabuk geldik değil mi
varmak istediğiniz yere.
timsali cehenneme.
yüce bir helakın
hor ve hakir
cehennme atılmanın
unutulmanın
çetin bir azabın
bu dünyada
bir provası bu.
hiç bilmediğiniz yerden
yavaş yavaş
sizi helak eden Rabbim Allah'a Hamd olsun.
.
timsali kıyamet
timsali mahşerde hesab için diriliş
tamamlanmasına çok az kalmış bir iş.
blop diye çıkacak herkez aleminden.
çiyan çiyanlığını,
firavun fravunluğunu,
şeytan şeytanlığını,
karanlık karanlığını,
deccal deccalliğini,
saklayamayacak.
gizleyemeyecek.
kimseyi,
kendini bile kandırmayı artık
beceremeyecek.
işte hakkın ali
batılın zail oluşu
böyle gerçekleşiyor,
böyle gerçekleşecek.
halakin böylesiyle bilinizki
muhatab bir kavim
yok benim bildiğim.
ashabı naaaaarrrrrrrrrrr.
uzaksın Bize.
şimdi kendinlesin iğrene iğrene.
irin topu çiyanlar
cazır cazır karanlık despotlar,
foseptik fareleri,
tarla fareleri
girecek bir delik bulamayacaklar.
blop! diyen kalacak
tam ortada çırılçıplak.
korkamayın Bizden bi kötüliük gelmez size.
ama siz giyinecek
yiyecek "güzellik" istedikçe
samimiyetsizce
mühürlenmiş kalplerinizle.
Rabbimiz diyeceğiz
haram kıldı size
bu nimeti timsali cennet.
çabuk geldik değil mi
varmak istediğiniz yere.
timsali cehenneme.
yüce bir helakın
hor ve hakir
cehennme atılmanın
unutulmanın
çetin bir azabın
bu dünyada
bir provası bu.
hiç bilmediğiniz yerden
yavaş yavaş
sizi helak eden Rabbim Allah'a Hamd olsun.
.
24.11.2009
Bizim Takım Süper
*
Mevlamız Rabbimiz Allah Celle Celalühu
Efendimiz Muhammed Rasülullah
Babamız Hz. Adem
Atamız Halilullah
Ayırdetmeden birini birinden
Sevdiğimiz tüm Peygamberler
Cibril-i Emin
ve
Melekler
Ashab-ı Cennetten
Ensar ve Muhacirin
Uhuddan Bedirden Şehitler
biryanda muttakiler
salihler salihalar
müminler mümineler
muhlisler
muhsinler
alimler
tevbekarlar
aşıklar
Rabbimizin rahmet eylediği
Efendimizin şefaat eylediği
abdullahlar
tertemizler
yok bizi altedebilecek
var diyen varsa
İnşallah
bir üflesek yeter.
*
Mevlamız Rabbimiz Allah Celle Celalühu
Efendimiz Muhammed Rasülullah
Babamız Hz. Adem
Atamız Halilullah
Ayırdetmeden birini birinden
Sevdiğimiz tüm Peygamberler
Cibril-i Emin
ve
Melekler
Ashab-ı Cennetten
Ensar ve Muhacirin
Uhuddan Bedirden Şehitler
biryanda muttakiler
salihler salihalar
müminler mümineler
muhlisler
muhsinler
alimler
tevbekarlar
aşıklar
Rabbimizin rahmet eylediği
Efendimizin şefaat eylediği
abdullahlar
tertemizler
yok bizi altedebilecek
var diyen varsa
İnşallah
bir üflesek yeter.
*
Dua
*
Ya Rabbi hakkı ali
batılı zail eyle.
sana sonsuz çoklukta muhtacız.
ancak Sensin hiçbir şeye
hiçkimseye muhtaç olmayan.
nurunu tamamla ya Rabbi
Sen herşeye kadir olan
kafirler istemesede Nurunu tamamlayan
Rahman ve Rahim olan
Rabbimiz Allah Celle Celalühüsün.
bize acı bize mağfiret et Ya Rabbi.
bizleri galip eyle
Mutlak Galip olan Sensin.
amin.
.
Ya Rabbi hakkı ali
batılı zail eyle.
sana sonsuz çoklukta muhtacız.
ancak Sensin hiçbir şeye
hiçkimseye muhtaç olmayan.
nurunu tamamla ya Rabbi
Sen herşeye kadir olan
kafirler istemesede Nurunu tamamlayan
Rahman ve Rahim olan
Rabbimiz Allah Celle Celalühüsün.
bize acı bize mağfiret et Ya Rabbi.
bizleri galip eyle
Mutlak Galip olan Sensin.
amin.
.
18.11.2009
Bizim Mevlamız Var sizin yok
*
Rol çalmaya çalışan uyanık!
Türkiye'nin adım attığı her yerde karşısına "oyun bozucular" dikiliyor. Gidilen her yerde onlar da bitiveriyor ama bir farkla; Türkiye'den sonra gidebiliyorlar, Türkiye'yi takip ediyorlar hatta taklit ediyorlar. Bölgede farklı, olumlu rol üstlenmeye çalışan, çatışma ve ayrıştırma tezlerine karşı uzlaşma ve işbirliği tezlerini harekete geçiren Türkiye'nin elini boşa çıkarmak için düşmanları kadar dostları/müttefikleri de seferber olmuş durumda
Türkiye, Suriye, Irak, İran'dan Körfez ülkelerine, Lübnan'a hatta Orta Afrika'ya kadar "Ortadoğu'nun 21. Yüzyılı"nı başlatan cazibe merkezi oluşurken, ekonomiden siyasi ortaklıklara, güvenlik stratejilerinden ortak kültürel zenginliğe referansta bulunan ulus üstü ortaklıklar, entegrasyon projeleri hararetli tartışmalara neden olurken, birileri bu "yeni düzeni" bozmak için düğmeye basmış durumda. Türkiye'nin önünü kesmek, bölgeyi yeniden kaotik alana çekmek için var güçleriyle çaba harcıyorlar.
Bir süredir "Türkiye'yi nasıl durduracaklar" sorusunun cevabını bulmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de, sadece İsrail'le "bozulan" ilişkilere saplanıp kalmamayı, müttefiklerimizin tutumlarındaki değişiklikleri dikkatle takip etmeyi öneriyoruz. Özellikle Ortadoğu/Afrika'da derin sömürge geçmişi olan, enerjiden güvenliğe derin etkileri olan ülkelere dikkat çekiyoruz. Bu ülkelerin, "yeni durum" karşısında paniklediğini çünkü alanlarının daraldığını, eskisi gibi rahatça oyun kuramaz olduklarını vurguluyoruz.
Önceleri Türkiye'nin barışa yönelik çabalarını destekliyor görünen bu ülkeler, zamanla oluşmaya yüz tutan güç ve zenginliğe ortak olma yarışına girdi. Süreç ilerledikçe ortaklığın yetmeyeceğini, pastadan paylarının hızla küçüldüğünü farkettikçe endişelerini gözlememeye başladılar. "Türkiye Doğu'ya kayıyor, Batı'dan yüz çeviriyor, İslam dünyasına odaklanıyor" türü kısır değerlendirmelerle hem dünyada hem de Türkiye'de bir tür ideolojik tartışma başlatmak istediler. Bu da başarılı olmayınca açıktan Türkiye'nin karşısına geçtiler. İsrail ve Fransa'yı öne çıkararak, Türkiye'ye kenara itmeye odaklı bir süreç başlattılar.
Son günlerde birbirinden bağımsız gibi görünen gelişmelere bakalım: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, "Türkiye dürüst arabulucu değil" açıklaması yaptı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Türkiye'nin yapıp ettiklerini yok sayarak İsrail-Suriye arasında arabuluculuk girişimi başlattı. Ama Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, bu oyuna gelmedi, Türkiye'yi işaret etti.
Sarkozy bununla da kalmadı, Türkiye'yi dışlayan bir "Ortadoğu Konferansı" düzenlemeye girişti. Türkiye'nin bütün girişimlerini İsrail'le ilişkilere göre değerlendiren bu ülkeler, bölgedeki bazı ülkeleri de kendi yanlarına çekerek, Türkiye'nin öncülüğünde oluşmaya yüz tutan bölgesel ortaklıkları etkisizleştirme niyetlerini açıkça ortaya koydu. İsrail ve Fransa üzerinden yeni bir süreç deneniyor şimdi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fransa'nın arabuluculuk girişimi üzerine; "Altyapısı iyi hazırlanmamış ve tüm tarafların desteğini almamış girişimler gereksiz hayal kırıklıklarına yol açabilir", "Türkiye prestij peşinde değil" diyerek, kendi ülkesinde kredisi hızla düşen, Fransa dış politikasına itibar kaybettiren Sarkozy'ye gereken cevabı vermiş oldu. Yakında bu iki ülkeye başkaları da katılacak. Özellikle Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı olan ülkelerin karşı hamlelerini göreceğiz. Bölgede hemen hiç etkinliği kalmayan, hızla gücünü kaybeden AB, Türkiye'nin 27 ülkenin tamamından fazla çaba harcadığı ve başarı sağladığı gelişmeleri sahiplenecekken Türkiye karşıtı bir süreç başlatıyor.
Bu ne demek? Artık bundan sonra bölgede Türkiye ve AB ortak değil, rakip iki güç olacak demek. Şaşırtıcı gelebilir ama önümüzdeki ayları dikkatle izlemeyi öneriyorum.
Tam bu sırada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün sözlerini yeniden hatırlatmakta yarar var. İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano ile yaptığı basın toplantısında bazı AB ülkelerini "vizyonsuzlukla" suçlayan, "yeni Berlin Duvarları mı inşa edecekler" diyen Gül, Slovakya ziyareti sırasında şu cümleleri kullanmıştı:
"Alışık olmadıkları şekilde Türkiye'nin serbest, bağımsız ama gayet dikkatli ve etkili bir dış politika takip ettiğini ve bunun herkes tarafından nasıl saygınlıkla karşılandığını görüyorlar. Bazı telkinlerini dinlemeyen Türkiye'nin haklı çıktığını görüyorlar. Türkiye engagement politikaları izledi. Bunu hep tehlikeli gördüler, 'aman bunu yapma, böyle yapma, biz ne yapıyorsak aynısını yap' diyenlere karşı Türkiye, 'hayır benim konumum farklı' dedi ve bu politikaları izledi. Bunun doğru neticeler verdiğini gördüler ve şimdi onlar da bunu tavsiye ediyorlar. Yani kıskançlık biraz burada. Ve Türkiye'nin parlayan bir yıldız olduğunu, örnek alındığını görüyorlar. Eskiden hep kendileri örnek alınırdı. Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kaydığını görüyorlar. Bundan kıskançlık duyuyorlar açıkçası…"
Bu sözler, Türkiye üzerine tartışmalarla alakalıydı ama AB liderlerine de söylenseydi aynı cümleler kullanılırdı. "Türkiye on sene sonra hiç kimsenin düşünemeyeceği hale gelecek" diyen Cumhurbaşkanı'nın "AB, bu gidişle böyle devam etsin, on sene sonra dünyada dikkate az alınan bir grup, bir güç olur. On sene bugünkü politikasıyla devam etsin, on sene sonra global oyuncu olmaz" sözlerini bir kez daha buraya not ediyorum.
"Müttefikleri Türkiye'nin karşısına dikilecek" vurgusunu çok kez tekrarladım. Şimdi açıkça görmeye başladık. Daha çok şey göreceğiz. Türkiye uzun yürüyüşünü kararlılıkla ve başarıyla devam ettirsin, kimlerin dost kimlerin düşman olduğunu o zaman anlayacağız. Bazılarımız hayalkırıklığına uğrayacak ama olsun!
Sarkozy'nin İsrail'i yanına alarak rol çalmaya soyunması, basit bir uyanıklık değil. Sarkozy'ye has karakter zaafıyla sınırlı da değil. Türkiye, içeride ve bölgesinde zaaf alanlarına müdahil oldukça, bunların üstesinden geldikçe şimdi susanların da Sarkozy'ye katılacaklarını göreceğiz.
Ama başaramayacaklar! Dünya başka yöne onlar başka yöne gidiyor çünkü...
ibrahim karagül, yenisafak.com.tr
..
Rol çalmaya çalışan uyanık!
Türkiye'nin adım attığı her yerde karşısına "oyun bozucular" dikiliyor. Gidilen her yerde onlar da bitiveriyor ama bir farkla; Türkiye'den sonra gidebiliyorlar, Türkiye'yi takip ediyorlar hatta taklit ediyorlar. Bölgede farklı, olumlu rol üstlenmeye çalışan, çatışma ve ayrıştırma tezlerine karşı uzlaşma ve işbirliği tezlerini harekete geçiren Türkiye'nin elini boşa çıkarmak için düşmanları kadar dostları/müttefikleri de seferber olmuş durumda
Türkiye, Suriye, Irak, İran'dan Körfez ülkelerine, Lübnan'a hatta Orta Afrika'ya kadar "Ortadoğu'nun 21. Yüzyılı"nı başlatan cazibe merkezi oluşurken, ekonomiden siyasi ortaklıklara, güvenlik stratejilerinden ortak kültürel zenginliğe referansta bulunan ulus üstü ortaklıklar, entegrasyon projeleri hararetli tartışmalara neden olurken, birileri bu "yeni düzeni" bozmak için düğmeye basmış durumda. Türkiye'nin önünü kesmek, bölgeyi yeniden kaotik alana çekmek için var güçleriyle çaba harcıyorlar.
Bir süredir "Türkiye'yi nasıl durduracaklar" sorusunun cevabını bulmaya çalışıyoruz. Bunu yaparken de, sadece İsrail'le "bozulan" ilişkilere saplanıp kalmamayı, müttefiklerimizin tutumlarındaki değişiklikleri dikkatle takip etmeyi öneriyoruz. Özellikle Ortadoğu/Afrika'da derin sömürge geçmişi olan, enerjiden güvenliğe derin etkileri olan ülkelere dikkat çekiyoruz. Bu ülkelerin, "yeni durum" karşısında paniklediğini çünkü alanlarının daraldığını, eskisi gibi rahatça oyun kuramaz olduklarını vurguluyoruz.
Önceleri Türkiye'nin barışa yönelik çabalarını destekliyor görünen bu ülkeler, zamanla oluşmaya yüz tutan güç ve zenginliğe ortak olma yarışına girdi. Süreç ilerledikçe ortaklığın yetmeyeceğini, pastadan paylarının hızla küçüldüğünü farkettikçe endişelerini gözlememeye başladılar. "Türkiye Doğu'ya kayıyor, Batı'dan yüz çeviriyor, İslam dünyasına odaklanıyor" türü kısır değerlendirmelerle hem dünyada hem de Türkiye'de bir tür ideolojik tartışma başlatmak istediler. Bu da başarılı olmayınca açıktan Türkiye'nin karşısına geçtiler. İsrail ve Fransa'yı öne çıkararak, Türkiye'ye kenara itmeye odaklı bir süreç başlattılar.
Son günlerde birbirinden bağımsız gibi görünen gelişmelere bakalım: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, "Türkiye dürüst arabulucu değil" açıklaması yaptı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Türkiye'nin yapıp ettiklerini yok sayarak İsrail-Suriye arasında arabuluculuk girişimi başlattı. Ama Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, bu oyuna gelmedi, Türkiye'yi işaret etti.
Sarkozy bununla da kalmadı, Türkiye'yi dışlayan bir "Ortadoğu Konferansı" düzenlemeye girişti. Türkiye'nin bütün girişimlerini İsrail'le ilişkilere göre değerlendiren bu ülkeler, bölgedeki bazı ülkeleri de kendi yanlarına çekerek, Türkiye'nin öncülüğünde oluşmaya yüz tutan bölgesel ortaklıkları etkisizleştirme niyetlerini açıkça ortaya koydu. İsrail ve Fransa üzerinden yeni bir süreç deneniyor şimdi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fransa'nın arabuluculuk girişimi üzerine; "Altyapısı iyi hazırlanmamış ve tüm tarafların desteğini almamış girişimler gereksiz hayal kırıklıklarına yol açabilir", "Türkiye prestij peşinde değil" diyerek, kendi ülkesinde kredisi hızla düşen, Fransa dış politikasına itibar kaybettiren Sarkozy'ye gereken cevabı vermiş oldu. Yakında bu iki ülkeye başkaları da katılacak. Özellikle Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı olan ülkelerin karşı hamlelerini göreceğiz. Bölgede hemen hiç etkinliği kalmayan, hızla gücünü kaybeden AB, Türkiye'nin 27 ülkenin tamamından fazla çaba harcadığı ve başarı sağladığı gelişmeleri sahiplenecekken Türkiye karşıtı bir süreç başlatıyor.
Bu ne demek? Artık bundan sonra bölgede Türkiye ve AB ortak değil, rakip iki güç olacak demek. Şaşırtıcı gelebilir ama önümüzdeki ayları dikkatle izlemeyi öneriyorum.
Tam bu sırada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün sözlerini yeniden hatırlatmakta yarar var. İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano ile yaptığı basın toplantısında bazı AB ülkelerini "vizyonsuzlukla" suçlayan, "yeni Berlin Duvarları mı inşa edecekler" diyen Gül, Slovakya ziyareti sırasında şu cümleleri kullanmıştı:
"Alışık olmadıkları şekilde Türkiye'nin serbest, bağımsız ama gayet dikkatli ve etkili bir dış politika takip ettiğini ve bunun herkes tarafından nasıl saygınlıkla karşılandığını görüyorlar. Bazı telkinlerini dinlemeyen Türkiye'nin haklı çıktığını görüyorlar. Türkiye engagement politikaları izledi. Bunu hep tehlikeli gördüler, 'aman bunu yapma, böyle yapma, biz ne yapıyorsak aynısını yap' diyenlere karşı Türkiye, 'hayır benim konumum farklı' dedi ve bu politikaları izledi. Bunun doğru neticeler verdiğini gördüler ve şimdi onlar da bunu tavsiye ediyorlar. Yani kıskançlık biraz burada. Ve Türkiye'nin parlayan bir yıldız olduğunu, örnek alındığını görüyorlar. Eskiden hep kendileri örnek alınırdı. Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kaydığını görüyorlar. Bundan kıskançlık duyuyorlar açıkçası…"
Bu sözler, Türkiye üzerine tartışmalarla alakalıydı ama AB liderlerine de söylenseydi aynı cümleler kullanılırdı. "Türkiye on sene sonra hiç kimsenin düşünemeyeceği hale gelecek" diyen Cumhurbaşkanı'nın "AB, bu gidişle böyle devam etsin, on sene sonra dünyada dikkate az alınan bir grup, bir güç olur. On sene bugünkü politikasıyla devam etsin, on sene sonra global oyuncu olmaz" sözlerini bir kez daha buraya not ediyorum.
"Müttefikleri Türkiye'nin karşısına dikilecek" vurgusunu çok kez tekrarladım. Şimdi açıkça görmeye başladık. Daha çok şey göreceğiz. Türkiye uzun yürüyüşünü kararlılıkla ve başarıyla devam ettirsin, kimlerin dost kimlerin düşman olduğunu o zaman anlayacağız. Bazılarımız hayalkırıklığına uğrayacak ama olsun!
Sarkozy'nin İsrail'i yanına alarak rol çalmaya soyunması, basit bir uyanıklık değil. Sarkozy'ye has karakter zaafıyla sınırlı da değil. Türkiye, içeride ve bölgesinde zaaf alanlarına müdahil oldukça, bunların üstesinden geldikçe şimdi susanların da Sarkozy'ye katılacaklarını göreceğiz.
Ama başaramayacaklar! Dünya başka yöne onlar başka yöne gidiyor çünkü...
ibrahim karagül, yenisafak.com.tr
..
16.11.2009
Vicdan yoksa kültür neye yarar?
*
Tuncelililer Onur Öymen'in Hitler bıyıklı fotoğraflarını sokaklara astılar...CHP'nin çok güçlü olduğu İzmir'de bile protesto için sokağa döküldü Aleviler.Dün oturmuş bunları konuşuyoruz.Aramızdaki ortayaşlı hanımefendi "Hitler benzetmesi ağır kaçıyor" dedi! "Neden?" diye sorduk.Cevap nasıl gelsin, beğenirsiniz!
"Bütün ömrü yüksek kültürlü ortamlarda geçen, çok iyi eğitimli birinden Hitler mi çıkarmış! Hitler kompleksli onbaşının tekiydi!"
Gülümsedik ama şaşırmadık tabii!
Aristokrasisi olmayan, burjuvazisi devlet rantıyla yaratılmış bir ülkenin elitizmi böyle oluyordu işte!
Öyle ya...Kapıcısına potansiyel Hitler gözüyle bakan ama kendi zalimliğini "Tanrısal hak" sayan iyi eğitimli beyleri, hanımları az mı görmüştük!
***
Yine de bu konunun üzerinde biraz duralım!Hükümete doğru politika olarak Dersim katliamını örnek gösteren CHP Genel Sekreteri'ni bir kenara bırakalım şimdi..Ve Nazizmin "kültürsüz bir ortam"ın ürünü olduğu tezinin nasıl bir cehalete dayandığını konuşalım.Çünkü bakıyorum da...
Okullarda da böyle palavralar öğretiliyor.
Sonra o çocuklar...Filmlerde gaz odası kuyruğuna girmiş mahkûmları izleyen toplama kampı komutanının sonra piyanosunun başına geçip Ayışığı sonatını çalışını izleyince...Apışıp kalıyorlar.
Nazi Partisi'ne katılmış seçkin hukuk doktorlarının elinden çıkan feci yasaları; hem felsefe, hem de tıp okumuş beyinlerin nasıl "ölüm meleği" haline geldiklerini; 20. yüzyılın en yetenekli mimarlarından birinin Hitler'in yakın dostu ve Nazi Almanya'sının Silahlanma Bakanı oluşunu öğrenince nutukları tutuluyor.
***
Ortam dedik de...Bakın, genç Hitler Viyana'dayken nasıl bir kültür, sanat, bilim ortamını soludu!Arnold Schoenberg, Anton Webern ve Alban Berg orada yaşıyor ve çalıyordu. Gustav Mahler hâlâ Saray Operası'ndaydı.Prag'ı bırakıp Viyana'ya gelmişti Rilke!Ve psikanaliz Viyana'yı sallıyordu! Hitler 1907'de ressam olmak için Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'ne geldikten bir yıl sonra Viyana Psikanaliz Derneği'ni kurdu Freud.Fiziğin büyük isimleri Mach, Boltzmann, Ehrenfest oradaydı.Wittgenstein liseyi bitirmiş ve kendini çarçabuk bilim felsefesinin kollarına atmıştı. Robert Musil "Genç Törless"i 1906'da yazmıştı. (Başyapıtı "Niteliksiz Adam" ise 1930'da yayımlanacaktı.) Hitler'in ressam olmak istediği sırada Kokoschka ve Egon Schiele'nin resimleri yalnız Viyana'yı değil bütün dünyayı etkiliyordu.
***
Uzun sözün kısası..
Yüksek kültür ortamı faşistliğin panzehiri falan değildir.
Kibir var mı sende, kibir?
Ayrımcı mısın? Kibirden büyüleniyor musun?
Nefret duygusu yakana yapışmış bırakmıyor mu?
Vicdanını politik duruşuna kurban etmeyi alışkanlık haline mi getirdin?
O zaman...
Al kültürünü, bilgini, görgünü...
Sokuştur bir tarafa...
Gözümüz görmesin!
haşmet babaoğlu, sabah
..
Tuncelililer Onur Öymen'in Hitler bıyıklı fotoğraflarını sokaklara astılar...CHP'nin çok güçlü olduğu İzmir'de bile protesto için sokağa döküldü Aleviler.Dün oturmuş bunları konuşuyoruz.Aramızdaki ortayaşlı hanımefendi "Hitler benzetmesi ağır kaçıyor" dedi! "Neden?" diye sorduk.Cevap nasıl gelsin, beğenirsiniz!
"Bütün ömrü yüksek kültürlü ortamlarda geçen, çok iyi eğitimli birinden Hitler mi çıkarmış! Hitler kompleksli onbaşının tekiydi!"
Gülümsedik ama şaşırmadık tabii!
Aristokrasisi olmayan, burjuvazisi devlet rantıyla yaratılmış bir ülkenin elitizmi böyle oluyordu işte!
Öyle ya...Kapıcısına potansiyel Hitler gözüyle bakan ama kendi zalimliğini "Tanrısal hak" sayan iyi eğitimli beyleri, hanımları az mı görmüştük!
***
Yine de bu konunun üzerinde biraz duralım!Hükümete doğru politika olarak Dersim katliamını örnek gösteren CHP Genel Sekreteri'ni bir kenara bırakalım şimdi..Ve Nazizmin "kültürsüz bir ortam"ın ürünü olduğu tezinin nasıl bir cehalete dayandığını konuşalım.Çünkü bakıyorum da...
Okullarda da böyle palavralar öğretiliyor.
Sonra o çocuklar...Filmlerde gaz odası kuyruğuna girmiş mahkûmları izleyen toplama kampı komutanının sonra piyanosunun başına geçip Ayışığı sonatını çalışını izleyince...Apışıp kalıyorlar.
Nazi Partisi'ne katılmış seçkin hukuk doktorlarının elinden çıkan feci yasaları; hem felsefe, hem de tıp okumuş beyinlerin nasıl "ölüm meleği" haline geldiklerini; 20. yüzyılın en yetenekli mimarlarından birinin Hitler'in yakın dostu ve Nazi Almanya'sının Silahlanma Bakanı oluşunu öğrenince nutukları tutuluyor.
***
Ortam dedik de...Bakın, genç Hitler Viyana'dayken nasıl bir kültür, sanat, bilim ortamını soludu!Arnold Schoenberg, Anton Webern ve Alban Berg orada yaşıyor ve çalıyordu. Gustav Mahler hâlâ Saray Operası'ndaydı.Prag'ı bırakıp Viyana'ya gelmişti Rilke!Ve psikanaliz Viyana'yı sallıyordu! Hitler 1907'de ressam olmak için Viyana Güzel Sanatlar Akademisi'ne geldikten bir yıl sonra Viyana Psikanaliz Derneği'ni kurdu Freud.Fiziğin büyük isimleri Mach, Boltzmann, Ehrenfest oradaydı.Wittgenstein liseyi bitirmiş ve kendini çarçabuk bilim felsefesinin kollarına atmıştı. Robert Musil "Genç Törless"i 1906'da yazmıştı. (Başyapıtı "Niteliksiz Adam" ise 1930'da yayımlanacaktı.) Hitler'in ressam olmak istediği sırada Kokoschka ve Egon Schiele'nin resimleri yalnız Viyana'yı değil bütün dünyayı etkiliyordu.
***
Uzun sözün kısası..
Yüksek kültür ortamı faşistliğin panzehiri falan değildir.
Kibir var mı sende, kibir?
Ayrımcı mısın? Kibirden büyüleniyor musun?
Nefret duygusu yakana yapışmış bırakmıyor mu?
Vicdanını politik duruşuna kurban etmeyi alışkanlık haline mi getirdin?
O zaman...
Al kültürünü, bilgini, görgünü...
Sokuştur bir tarafa...
Gözümüz görmesin!
haşmet babaoğlu, sabah
..
15.11.2009
İbrahim Suresi
*
46 - Gerçekten onlar çeşitli hileler ve tuzaklar kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azab var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun
47 - O halde sakın Allah'ın peygamberlerine olan vaadinden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah her şeye galiptir, intikam sahibidir.
48 - O gün yeryüzü bir başka yere, gökler, başka göklere çevirilecek ve bütün varlıklar, kabirlerinden çıkıp bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah'ın huzuruna toplanacaklardır.
49 - O gün, suçluların zincire vurulmuş olduğunu görürsün.
50 - Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş kaplar.
51 - Çünkü Allah, herkesi kazandığı ile cezalandıracaktır. Gerçekten Allah, hesabı çabuk görendir.
52 - Bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir.
..
46 - Gerçekten onlar çeşitli hileler ve tuzaklar kurdular. Allah katında da onlara hilelerine karşı azab var; isterse onların hileleri dağları yerinden oynatacak olsun
47 - O halde sakın Allah'ın peygamberlerine olan vaadinden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah her şeye galiptir, intikam sahibidir.
48 - O gün yeryüzü bir başka yere, gökler, başka göklere çevirilecek ve bütün varlıklar, kabirlerinden çıkıp bir ve gücüne karşı durulmaz olan Allah'ın huzuruna toplanacaklardır.
49 - O gün, suçluların zincire vurulmuş olduğunu görürsün.
50 - Gömlekleri katrandandır ve yüzlerini ateş kaplar.
51 - Çünkü Allah, herkesi kazandığı ile cezalandıracaktır. Gerçekten Allah, hesabı çabuk görendir.
52 - Bu Kur'ân, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek ilâh olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye insanlara gönderilmiş bir tebliğdir.
..
14.11.2009
Organize Şer Çetesi
*
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, '
'25 yılda terörün lobisi ve piyasasının oluştuğunu'' ifade ederek, ''Bu kanlı piyasada şu anda ekmek yiyenler var. Bu kanlı pazardan rant devşirenler var. Bu kanlı sektörden kendilerine siyasi çıkar sağlayanlar var'' dedi.
.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, '
'25 yılda terörün lobisi ve piyasasının oluştuğunu'' ifade ederek, ''Bu kanlı piyasada şu anda ekmek yiyenler var. Bu kanlı pazardan rant devşirenler var. Bu kanlı sektörden kendilerine siyasi çıkar sağlayanlar var'' dedi.
.
Hakkın ali batılın zail oluşu
*
ashabı naaaarrr
güneşin doğuşunu engelleyemeyeceğiniz gibi
titaniğin batmasınıda engelleyemessiniz...
Rabbim Allah azze ve celle kafirler istemese de nurunu tamamlayandır.
herşeye kadir olan
Rahman ve Rahim olan
Nur olan Rabbimiz Allah'tır O.
Ya Rabbi nurunu tamamla.
bizi yanlız bırakma
velimiz vekilimiz sensin.
amin.
.
ashabı naaaarrr
güneşin doğuşunu engelleyemeyeceğiniz gibi
titaniğin batmasınıda engelleyemessiniz...
Rabbim Allah azze ve celle kafirler istemese de nurunu tamamlayandır.
herşeye kadir olan
Rahman ve Rahim olan
Nur olan Rabbimiz Allah'tır O.
Ya Rabbi nurunu tamamla.
bizi yanlız bırakma
velimiz vekilimiz sensin.
amin.
.
11.11.2009
9.11.2009
Tevekkül edene, Allah kâfidir.
*
Azmedip de bir işe başlayınca, Allah’a tevekkül et, Ona güven!
Allah size yardım ederse, kimse size galip gelemez.
Size yardım etmezse, kimse yardım edemez.
O halde, müminler Allah’a tevekkül etsinler!
[Al-i İmran 159,160]
.
Azmedip de bir işe başlayınca, Allah’a tevekkül et, Ona güven!
Allah size yardım ederse, kimse size galip gelemez.
Size yardım etmezse, kimse yardım edemez.
O halde, müminler Allah’a tevekkül etsinler!
[Al-i İmran 159,160]
.
5.11.2009
Konjonktür
*
Kainatta tüm konjonktür
İslam ve müslümanlar lehine değişmiştir.
elli yıl içinde
İslama ve müslümanlara saygı ve sevgi göstermeyen kalmayacaktır.
türkiye bu yeni konjonktürde en saygın ve güçlü ülke olacaktır.
İnşallah! amin.
vesselam.
gönderen taha harun zaman: Salı, Kasım 27, 2007
.
Kainatta tüm konjonktür
İslam ve müslümanlar lehine değişmiştir.
elli yıl içinde
İslama ve müslümanlara saygı ve sevgi göstermeyen kalmayacaktır.
türkiye bu yeni konjonktürde en saygın ve güçlü ülke olacaktır.
İnşallah! amin.
vesselam.
gönderen taha harun zaman: Salı, Kasım 27, 2007
.
4.11.2009
İnşallah durduramayacaklar!
*
Türkiye'yi nasıl durduracaklar?
“Türkiye'nin yükselişi" bugünlerde dünyanın öncelikli tartışma konusu. Uzunca zamandır, detaylarıyla, örnekleriyle bu sürece not etmeye, aktarmaya devam ediyoruz. Bunu, sadece kendi bakışımızla, hamasi bir yaklaşımla değil, dünyanın tartışma biçimiyle de örneklemeye çalışıyoruz.
Önceleri merak ve dikkatle hatta teşvikle izlenen Türkiye, son zamanlarda uyarı, şantaj, tehdit gibi yaklaşımlarla birlikte sorgulanır oldu. Hemen her gün ABD ve Avrupa basınında yer alan değerlendirmelerde "Türkiye nereye gidiyor", "Türkiye Batı'ya sırtını dönüyor", "Türkiye hata yapıyor" türü yorumlar son günlerde içeride de etkili oldu. Bazı çevreler tartışmayı daha doğrusu bu algılama biçimini hemen ithal edip "içeriden" tehditler savurmaya başladılar.
Ama namuslu yazarlar da var. Rasyonel değerlendirmelerle Türkiye'nin ne yapmaya çalıştığını anlamaya ve anlatmaya çalışanlar da var. Bunlardan biri Patrick Seale. Türkiye'nin yükselişini konu alan 2 Kasım tarihli yazısında, gerçekçi tespitlerde bulunuyor. Türkiye'nin Ortadoğu'da oyunun kurallarını yeniden yazdığını vurgulayan Seale, Irak işgalinin bölgedeki güç dengesini tamamen bozduğunu, İran'ın lehine ortam oluşturduğunu, İran-İsrail çekişmesini öne çıkardığını, çatışmadan güç devşiren ülkelerin hareket alanını genişlettiğini teslim ettikten sonra Türkiye'nin ABD ceketini çıkartarak güçlü ve bağımsız bir aktör olarak öne çıkmaya başladığını belirtiyor.
Barışçı diplomasiyi ve yumuşak gücü kullanan Türkiye'nin etkisinin Ortadoğu'dan Orta Asya'ya, Balkanlar'dan Kafkaslar'a uzandığına işaret eden yazar, çatışmacı güçlerin dışında Türkiye'nin istikrar gücü olarak güç kazandığını ifade ediyor. Avrupa Birliği olmadan Türkiye olamayacağını hatırlatan yazar, artık Türkiye olmadan AB'nin olamayacağına vurgu yapıyor.
Şüphesiz bu yeni durumu en iyi özetleyenlerden biri de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Doğu-Batı tartışmalarına nokta koyar şekilde açıklamalar yapan Gül, Slovakya ziyareti sırasında "ders verir" nitelikte cümleler kullandı. Tartışmaya katılanları, samimi olanlar, kıskançlık duyanlar ve bilgisizler olarak üçe ayıran Cumhurbaşkanı'nın "kıskançlık duyanlar" için kullandığı ifadeler şöyle:
"Alışık olmadıkları şekilde Türkiye'nin serbest, bağımsız ama gayet dikkatli ve etkili bir dış politika takip ettiğini ve bunun herkes tarafından nasıl saygınlıkla karşılandığını görüyorlar. Bazı telkinlerini dinlemeyen Türkiye'nin haklı çıktığını görüyorlar. Türkiye engagement (dışlamayıp yapıcı bir şekilde müdahil olma) politikaları izledi. Bunu hep tehlikeli gördüler, 'aman bunu yapma, böyle yapma, biz ne yapıyorsak aynısını yap' diyenlere karşı Türkiye, 'hayır benim konumum farklı' dedi ve bu politikaları izledi. Bunun doğru neticeler verdiğini gördüler ve şimdi onlar da bunu tavsiye ediyorlar. Yani kıskançlık biraz burada. Ve Türkiye'nin parlayan bir yıldız olduğunu, örnek alındığını görüyorlar. Eskiden hep kendileri örnek alınırdı. Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kaydığını görüyorlar. Bundan kıskançlık duyuyorlar açıkçası."
Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kayması, "parlayan yıldız" gibi gerçekleri kıskançlıkla karşılayanlar dışarıda çok fazla. Ama bir o kadar da içeride olduğunu biliyoruz. Cumhurbaşkanı'dan birkaç söz daha aktaralım:
"Türkiye on sene sonra hiç kimsenin düşünemeyeceği hale gelecek. 2002 veya 2001 yılında Türkiye'nin 7-8 sene içinde bir trilyon dolarlık gayrisafi milli hasılaya geleceğine kim inanıyordu? Türkiye'nin hedefi dünyanın ilk onu arasına girmek. İnanın ki, bu olur." "Fransa'da en çok neden rahatsız oldular biliyor musunuz, Türkiye'ye böyle engel çıkartan insanlar karşısında ben hiçbir zaman yalvarmadım. 'Gerekirse biz Norveç gibi olacağız' deyince, hepsi rahatsız oldu."
"AB, bu gidişle böyle devam etsin, on sene sonra dünyada dikkate az alınan bir grup, bir güç olur. On sene bugünkü politikasıyla devam etsin, on sene sonra global oyuncu olmaz."
Peki bu süreç hep böyle mi devam edecek? Amaç bu ve böyle devam etmek zorunda. Ancak yaşadığımız bölgede çatışmaya yatırım yapanların, bölge dışı aktörlerin müdahalelerini her zamanki gibi devam ettiğini ve "oyun bozma"ya dönük ciddi bir çaba olduğunu biliyoruz. Oyun bozma girişimleri her geçen gün daha da dikkat çekici hale geliyor. Mesela;
Lübnanlı yetkililer, İsrail'in Lübnan'a saldırı hazırlıkları içinde olduğunu dünyaya duyurdu. İsrail-Hizbullah savaşının devamı her an gelebilir. Bu ciddi bir endişe.
İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Eşkinazi, ülkesinin Gazze'ye yeniden saldırması için hiç bir engelin bulunmadığını açıkladı. Eşkinazi açık bir şekilde, İsrail ordusunun Filistinli direnişçilerin füze rampalarına karşı mücadele etmek için Gazze şeridinde yerleşim merkezlerine saldıracakları tehdidinde bulundu. Türkiye'nin ve dünyanın büyük tepkisini çeken, İsrail'in dünyadan adeta tecrid eden Gazze katliamı da, Lübnan saldırısı gibi fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Her iki savaşta ve cephede de İsrail, ayaklarına kurşun sıktı, güçlü imajına ağır darbe vurdu, bölgede dar bir alana sıkıştı. Bundan sonraki saldırının sebebi Hizbullah ya da Hamas olmayacak. Siyasi anlamda tükenen, bölgesel nüfuzunu büyük oranda kaybeden, köşeye sıkışan, Türkiye'nin yapıp ettikleriyle elindeki kartları birer birer kaybeden İsrail, "oyun bozucu bir senaryo" ile şaşırtıcı hareketlerde bulunabilir. İşte bu, Türkiye'nin hesaplarına darbe vuracak, bölgeyi eski çatışmacı aktörlerin eline bırakacak bir girişim olacaktır.
Kim bilir, belki de Türkiye'yi bu şekilde durdurmaya çalışacaklar!
ibrahim karagül, yenişafak
.
Türkiye'yi nasıl durduracaklar?
“Türkiye'nin yükselişi" bugünlerde dünyanın öncelikli tartışma konusu. Uzunca zamandır, detaylarıyla, örnekleriyle bu sürece not etmeye, aktarmaya devam ediyoruz. Bunu, sadece kendi bakışımızla, hamasi bir yaklaşımla değil, dünyanın tartışma biçimiyle de örneklemeye çalışıyoruz.
Önceleri merak ve dikkatle hatta teşvikle izlenen Türkiye, son zamanlarda uyarı, şantaj, tehdit gibi yaklaşımlarla birlikte sorgulanır oldu. Hemen her gün ABD ve Avrupa basınında yer alan değerlendirmelerde "Türkiye nereye gidiyor", "Türkiye Batı'ya sırtını dönüyor", "Türkiye hata yapıyor" türü yorumlar son günlerde içeride de etkili oldu. Bazı çevreler tartışmayı daha doğrusu bu algılama biçimini hemen ithal edip "içeriden" tehditler savurmaya başladılar.
Ama namuslu yazarlar da var. Rasyonel değerlendirmelerle Türkiye'nin ne yapmaya çalıştığını anlamaya ve anlatmaya çalışanlar da var. Bunlardan biri Patrick Seale. Türkiye'nin yükselişini konu alan 2 Kasım tarihli yazısında, gerçekçi tespitlerde bulunuyor. Türkiye'nin Ortadoğu'da oyunun kurallarını yeniden yazdığını vurgulayan Seale, Irak işgalinin bölgedeki güç dengesini tamamen bozduğunu, İran'ın lehine ortam oluşturduğunu, İran-İsrail çekişmesini öne çıkardığını, çatışmadan güç devşiren ülkelerin hareket alanını genişlettiğini teslim ettikten sonra Türkiye'nin ABD ceketini çıkartarak güçlü ve bağımsız bir aktör olarak öne çıkmaya başladığını belirtiyor.
Barışçı diplomasiyi ve yumuşak gücü kullanan Türkiye'nin etkisinin Ortadoğu'dan Orta Asya'ya, Balkanlar'dan Kafkaslar'a uzandığına işaret eden yazar, çatışmacı güçlerin dışında Türkiye'nin istikrar gücü olarak güç kazandığını ifade ediyor. Avrupa Birliği olmadan Türkiye olamayacağını hatırlatan yazar, artık Türkiye olmadan AB'nin olamayacağına vurgu yapıyor.
Şüphesiz bu yeni durumu en iyi özetleyenlerden biri de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül. Doğu-Batı tartışmalarına nokta koyar şekilde açıklamalar yapan Gül, Slovakya ziyareti sırasında "ders verir" nitelikte cümleler kullandı. Tartışmaya katılanları, samimi olanlar, kıskançlık duyanlar ve bilgisizler olarak üçe ayıran Cumhurbaşkanı'nın "kıskançlık duyanlar" için kullandığı ifadeler şöyle:
"Alışık olmadıkları şekilde Türkiye'nin serbest, bağımsız ama gayet dikkatli ve etkili bir dış politika takip ettiğini ve bunun herkes tarafından nasıl saygınlıkla karşılandığını görüyorlar. Bazı telkinlerini dinlemeyen Türkiye'nin haklı çıktığını görüyorlar. Türkiye engagement (dışlamayıp yapıcı bir şekilde müdahil olma) politikaları izledi. Bunu hep tehlikeli gördüler, 'aman bunu yapma, böyle yapma, biz ne yapıyorsak aynısını yap' diyenlere karşı Türkiye, 'hayır benim konumum farklı' dedi ve bu politikaları izledi. Bunun doğru neticeler verdiğini gördüler ve şimdi onlar da bunu tavsiye ediyorlar. Yani kıskançlık biraz burada. Ve Türkiye'nin parlayan bir yıldız olduğunu, örnek alındığını görüyorlar. Eskiden hep kendileri örnek alınırdı. Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kaydığını görüyorlar. Bundan kıskançlık duyuyorlar açıkçası."
Etki alanlarının Türkiye'nin lehine kayması, "parlayan yıldız" gibi gerçekleri kıskançlıkla karşılayanlar dışarıda çok fazla. Ama bir o kadar da içeride olduğunu biliyoruz. Cumhurbaşkanı'dan birkaç söz daha aktaralım:
"Türkiye on sene sonra hiç kimsenin düşünemeyeceği hale gelecek. 2002 veya 2001 yılında Türkiye'nin 7-8 sene içinde bir trilyon dolarlık gayrisafi milli hasılaya geleceğine kim inanıyordu? Türkiye'nin hedefi dünyanın ilk onu arasına girmek. İnanın ki, bu olur." "Fransa'da en çok neden rahatsız oldular biliyor musunuz, Türkiye'ye böyle engel çıkartan insanlar karşısında ben hiçbir zaman yalvarmadım. 'Gerekirse biz Norveç gibi olacağız' deyince, hepsi rahatsız oldu."
"AB, bu gidişle böyle devam etsin, on sene sonra dünyada dikkate az alınan bir grup, bir güç olur. On sene bugünkü politikasıyla devam etsin, on sene sonra global oyuncu olmaz."
Peki bu süreç hep böyle mi devam edecek? Amaç bu ve böyle devam etmek zorunda. Ancak yaşadığımız bölgede çatışmaya yatırım yapanların, bölge dışı aktörlerin müdahalelerini her zamanki gibi devam ettiğini ve "oyun bozma"ya dönük ciddi bir çaba olduğunu biliyoruz. Oyun bozma girişimleri her geçen gün daha da dikkat çekici hale geliyor. Mesela;
Lübnanlı yetkililer, İsrail'in Lübnan'a saldırı hazırlıkları içinde olduğunu dünyaya duyurdu. İsrail-Hizbullah savaşının devamı her an gelebilir. Bu ciddi bir endişe.
İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Eşkinazi, ülkesinin Gazze'ye yeniden saldırması için hiç bir engelin bulunmadığını açıkladı. Eşkinazi açık bir şekilde, İsrail ordusunun Filistinli direnişçilerin füze rampalarına karşı mücadele etmek için Gazze şeridinde yerleşim merkezlerine saldıracakları tehdidinde bulundu. Türkiye'nin ve dünyanın büyük tepkisini çeken, İsrail'in dünyadan adeta tecrid eden Gazze katliamı da, Lübnan saldırısı gibi fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Her iki savaşta ve cephede de İsrail, ayaklarına kurşun sıktı, güçlü imajına ağır darbe vurdu, bölgede dar bir alana sıkıştı. Bundan sonraki saldırının sebebi Hizbullah ya da Hamas olmayacak. Siyasi anlamda tükenen, bölgesel nüfuzunu büyük oranda kaybeden, köşeye sıkışan, Türkiye'nin yapıp ettikleriyle elindeki kartları birer birer kaybeden İsrail, "oyun bozucu bir senaryo" ile şaşırtıcı hareketlerde bulunabilir. İşte bu, Türkiye'nin hesaplarına darbe vuracak, bölgeyi eski çatışmacı aktörlerin eline bırakacak bir girişim olacaktır.
Kim bilir, belki de Türkiye'yi bu şekilde durdurmaya çalışacaklar!
ibrahim karagül, yenişafak
.
Yalnızım Desem Nasıl Derim...
.
bazan çıkacağım sanırsın sabrın içinden ya
ya daha güzeli için ya selamet için hep vardır o,
yani taha sansada çıkacağını sabrın elinden
kendini hep bırakmak zorunda kaldığı okyanusun adıdır o.
sabır denizi okyanuslara açılınca
ümitler kıtalarla birbirine kavuşunca
oyalanacak şeyler bulur kendine.
işte mesela bunları yazarken.
sabretmesi gerekir.
özünden verdiği ankaranın karasının
çekilip
yerini aşkın doldurması
iliklerine istanbul dolması için.
eh tabi yine atmassalar modern mahpuslara
ve demezlerse sen ne delisin ne divane
nesin sen nesin?
anlatacak ne çok şey bulunur onun özünde.
dinleyecek pek kimse göremedi taha
cesaret timsali bir kız
veya bir delikanlı cengaverinden.
güzel sözlerle Hakka yolculuğa bi talip.
serapları vaha ede ede özverisiyle
varisi olduğu cennetlere dünyada da kavuşmak için
neyi var elinde duadan başka
hele bir söyleyin aynalar yalan söyler
bize sen söyle taha deyiverin.
işte göklerin aşka geldiği
arzın tevbe ede ede peşinden gittiği taha
belki sizi bir makama taşıyacakta
aklınız almayacak.
ne biliyorsunuz ya.
kimse varmaz yanıma Allah ve Rasulullah dışında.
yalnızım desen nasıl derim Rabbim ve Efendim yanımda..
yaa
bana iyileştirecek hasta
öğretecek öğrenci
öğrenecek hoca
yola getirilecek şımarık
şamar oğlana çevireceğim kibir
altedeceğim şeytanlık ve ağma
diriltilecek ölü kalpler lazım da
ondan bu sabredişim.
e işinizi yapmassanız sizde sıkılmazmısınız biraz.
e işte benim işimde
işte merhametin varisliğinde.
.
bazan çıkacağım sanırsın sabrın içinden ya
ya daha güzeli için ya selamet için hep vardır o,
yani taha sansada çıkacağını sabrın elinden
kendini hep bırakmak zorunda kaldığı okyanusun adıdır o.
sabır denizi okyanuslara açılınca
ümitler kıtalarla birbirine kavuşunca
oyalanacak şeyler bulur kendine.
işte mesela bunları yazarken.
sabretmesi gerekir.
özünden verdiği ankaranın karasının
çekilip
yerini aşkın doldurması
iliklerine istanbul dolması için.
eh tabi yine atmassalar modern mahpuslara
ve demezlerse sen ne delisin ne divane
nesin sen nesin?
anlatacak ne çok şey bulunur onun özünde.
dinleyecek pek kimse göremedi taha
cesaret timsali bir kız
veya bir delikanlı cengaverinden.
güzel sözlerle Hakka yolculuğa bi talip.
serapları vaha ede ede özverisiyle
varisi olduğu cennetlere dünyada da kavuşmak için
neyi var elinde duadan başka
hele bir söyleyin aynalar yalan söyler
bize sen söyle taha deyiverin.
işte göklerin aşka geldiği
arzın tevbe ede ede peşinden gittiği taha
belki sizi bir makama taşıyacakta
aklınız almayacak.
ne biliyorsunuz ya.
kimse varmaz yanıma Allah ve Rasulullah dışında.
yalnızım desen nasıl derim Rabbim ve Efendim yanımda..
yaa
bana iyileştirecek hasta
öğretecek öğrenci
öğrenecek hoca
yola getirilecek şımarık
şamar oğlana çevireceğim kibir
altedeceğim şeytanlık ve ağma
diriltilecek ölü kalpler lazım da
ondan bu sabredişim.
e işinizi yapmassanız sizde sıkılmazmısınız biraz.
e işte benim işimde
işte merhametin varisliğinde.
.
27.10.2009
24.10.2009
İktidarı Peygamber
*
"Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
.
"Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
"Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
.
5.10.2009
İsteye isteye geldik ya Rabbi
*
Rabbim Allahın kainatı güzeldir
çirkin olan ashabı naardır.
çirkinlikte Allahındır.
herşey Onundur. Mülk Onundur.
yedi kat yer ve yedi kat gök ve arasındakiler Onundur.
O ne güzel sahip ne güzel dosttur.
.
Rabbim Allahın kainatı güzeldir
çirkin olan ashabı naardır.
çirkinlikte Allahındır.
herşey Onundur. Mülk Onundur.
yedi kat yer ve yedi kat gök ve arasındakiler Onundur.
O ne güzel sahip ne güzel dosttur.
.
20.07.2009
Miraç
*
namazı bozdum bu aralar yine.
eğer Rabbimin rahmeti içinde yüzmek
semalarda yol katetmek
Rabbim katında yükselmek istiyorsam
namaz kılmam lazım.
gecenin bi yarısında
veyahutta üçte birinde.
aşk ile dolmak için
tertemiz bi kalp ve
berrak bir akıl için
namaz kılmam gerek.
*
namazı bozdum bu aralar yine.
eğer Rabbimin rahmeti içinde yüzmek
semalarda yol katetmek
Rabbim katında yükselmek istiyorsam
namaz kılmam lazım.
gecenin bi yarısında
veyahutta üçte birinde.
aşk ile dolmak için
tertemiz bi kalp ve
berrak bir akıl için
namaz kılmam gerek.
*
19.07.2009
Hayatın Dibinde
*
şu dünyada ilahi aşktan başka aşk
Allah'tan başka yoldaş olmadığını
evvelden bileydim
şu kısacık hayatı
belki daha farklı organize ederdim.
ama hayatın dibini taddımsada
daha diplerinde olduğunu
dipsiz çukurların olduğunu bilmeyenlerden değilim.
yolculuğa devam
yola revan olmuşuz bi kere
doğmuşuz yaradılmışız...
hem inşallah Rabbim benimle birlikte.
*
şu dünyada ilahi aşktan başka aşk
Allah'tan başka yoldaş olmadığını
evvelden bileydim
şu kısacık hayatı
belki daha farklı organize ederdim.
ama hayatın dibini taddımsada
daha diplerinde olduğunu
dipsiz çukurların olduğunu bilmeyenlerden değilim.
yolculuğa devam
yola revan olmuşuz bi kere
doğmuşuz yaradılmışız...
hem inşallah Rabbim benimle birlikte.
*
21.05.2009
Hac Suresi 78
*
Allah'a sarılın.
O sizin sahibinizdir.
O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!
sadegallahülazim.
*
Allah'a sarılın.
O sizin sahibinizdir.
O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır!
sadegallahülazim.
*
13.05.2009
Bardağı bırak suya bak…
*
Pozitivizmin tesiri altına giren siyaset bilimi, uzun süre siyaset felsefesi ve siyaset teorisinden uzak tutuldu, daha amprik ve pratik bir bilim dalı inşa edilmeye çalışıldı. Normatif, değer yüklü ve felsefi olan, bir nevi ayrışmaya tabi tutuldu. Gözle görülür, elle tutulur, kesin ve mutlak bir bilimsel gerçeklik üretilmeye çalışıldı. Ancak tüm sosyal bilimlerde olduğu gibi, siyaset biliminin de bu kıskaçtan kurtulması fazla uzun sürmedi. Aslında madde-mana, fizik-metafizik gibi bir çok konuda ayrıma gidilmesi, modern dönemin temel özelliklerinden biri olarak görülebilir . Habermas'ın "modernliğin kültürel ayrışması" dediği, ahlak-bilim-sanat alanlarında görülen kopuş, hayatın bir çok alanında dramatik anlam kayıplarına sebep oldu.
Şekil, zarf, görüntü muhtevanın, mazrufun, içeriğin yerini aldı. İçle dışın, mana ile maddenin, şekil ile muhtevanın yaşadığı kopuş anlam dünyasında da ciddi bir erozyona sebep oldu. Kozmos içindeki geleneksel bağlar, algı biçimleri ve ilişkilerle belli bir anlam ifade eden insan, yeni dönemde tüm bunların değersizleşmesiyle, kendi anlam dünyasını ve bu dünya içinde sahip olduğu geleneksel rolü de kaybetti.
Bardak da, işte belli bir şekli, zahiri, zarfı, bir biçimi ifade ediyor. Asıl anlam bardağın içindekiyle oluşuyor. Bardak'tan murad, bizatihi kendisi değil, taşıdığı, içerdiği sıvıdır. Elbette bardağın şekli, biçimi, rengi, boyutu, estetik algısı muhtevanın mahiyetini etkileyecek bir öneme sahiptir. Soyut olan bir şeyi somuta dönüştürmek, ona bir şekil ve görüntü kazandırmak, küçümsenmeyecek bir özelliktir. Ancak bardakta içilen şeyin ne olduğu, ne işe yaradığı gözden kaçırılmamalıdır. İnsanlar çoğu zaman zahirde boğulur, zarfdan mazrufa, şekilden öze geçemez.
Bilinen meseledir. Deniz suyunun renksiz olması, bilimsel bir gerçekliktir. Ama ona anlam katan, bizim ona atfettiğimiz renklerdir. Yazdığımız şiirler, çizdiğimiz resimler, anlattığımız hikayeler bizim ürettiğimiz anlam dünyasıyla renklenir, değer ve anlam kazanır.
Örneğin uzlaşı da böyle bir kavramdır. Birkaç haftadır yazıyorum. Uzlaşı, demokratik kültürün en önemli unsurlarından biridir. Diyalog, müzakere, tartışma, istişare, mutabakat zeminleri üretme, siyasetin temeli olmalıdır. Ancak birileri uzlaşıyı bir dayatma aracı, belli bir kesimin düşüncesini umuma kabul ettirme süreci gibi anlarsa buna "şekilde boğulma", bir "erdemin istismarı" denir. Uzlaşı geriye doğru gitme, statükoda buluşma değil, ileriye doğru gitme, değişimde ve gelişimde buluşmadır. Uzlaşı tarafların belli bir esneklikle asgari müştereklere doğru yol alması, orta yolda buluşması şeklinde değil de, birilerinin eksenine kayma, başka yörüngelere savrulma şeklinde işlerse, kalite kazandırmaz, yozlaşmaya kapı açar. Uzlaşı, bir hizaya getirme, yola getirme, kişiliksizleştirme operasyonu olamaz. Uzlaşı toplumun genel menfaatleri paralelinde paydaşların kesişme noktalarına vurgu yaparak makulde bir araya gelmesidir. İşte bu yüzden geçenlerde, CHP liderinin uzlaşı anlayışının Türkiye'nin önünü açacak bir anlam ifade etmediğini, Başbakan Erdoğan'ın belki de siyasi hayatındaki en büyük başarılarından birinin, partisinin kapatılma sürecinde sergilediği uzlaşmacı tavırda yattığını ifade ettim. 2007 ve 2008'de yaşanan gerilimler, uzlaşı anlayışını yitiren hükümetin kriz üretme sevdasının ürünü değildir. Gerilim üretmek isteyen kesimlere karşı Başbakan Erdoğan, mutabakat zeminlerini yeniden tesis etmeye çalışmış, partisini ve Türkiye'yi zor bir süreçten en az zararla çıkarmıştır. Her ne kadar dava süreci hukuki bir süreç olsa da, genel siyasi havanın ve algıların bu süreçte etkili olmadığı söylenemez. Erdoğan'ın bu dönemde yoğunlaşan uzlaşı çabası, halen devam etmektedir.
Şekilde boğulanların biraz daha muhtevaya bakmaları, olup bitenleri doğru anlamalarını sağlayacaktır.
yasin doğan/yeni şafak
*
Pozitivizmin tesiri altına giren siyaset bilimi, uzun süre siyaset felsefesi ve siyaset teorisinden uzak tutuldu, daha amprik ve pratik bir bilim dalı inşa edilmeye çalışıldı. Normatif, değer yüklü ve felsefi olan, bir nevi ayrışmaya tabi tutuldu. Gözle görülür, elle tutulur, kesin ve mutlak bir bilimsel gerçeklik üretilmeye çalışıldı. Ancak tüm sosyal bilimlerde olduğu gibi, siyaset biliminin de bu kıskaçtan kurtulması fazla uzun sürmedi. Aslında madde-mana, fizik-metafizik gibi bir çok konuda ayrıma gidilmesi, modern dönemin temel özelliklerinden biri olarak görülebilir . Habermas'ın "modernliğin kültürel ayrışması" dediği, ahlak-bilim-sanat alanlarında görülen kopuş, hayatın bir çok alanında dramatik anlam kayıplarına sebep oldu.
Şekil, zarf, görüntü muhtevanın, mazrufun, içeriğin yerini aldı. İçle dışın, mana ile maddenin, şekil ile muhtevanın yaşadığı kopuş anlam dünyasında da ciddi bir erozyona sebep oldu. Kozmos içindeki geleneksel bağlar, algı biçimleri ve ilişkilerle belli bir anlam ifade eden insan, yeni dönemde tüm bunların değersizleşmesiyle, kendi anlam dünyasını ve bu dünya içinde sahip olduğu geleneksel rolü de kaybetti.
Bardak da, işte belli bir şekli, zahiri, zarfı, bir biçimi ifade ediyor. Asıl anlam bardağın içindekiyle oluşuyor. Bardak'tan murad, bizatihi kendisi değil, taşıdığı, içerdiği sıvıdır. Elbette bardağın şekli, biçimi, rengi, boyutu, estetik algısı muhtevanın mahiyetini etkileyecek bir öneme sahiptir. Soyut olan bir şeyi somuta dönüştürmek, ona bir şekil ve görüntü kazandırmak, küçümsenmeyecek bir özelliktir. Ancak bardakta içilen şeyin ne olduğu, ne işe yaradığı gözden kaçırılmamalıdır. İnsanlar çoğu zaman zahirde boğulur, zarfdan mazrufa, şekilden öze geçemez.
Bilinen meseledir. Deniz suyunun renksiz olması, bilimsel bir gerçekliktir. Ama ona anlam katan, bizim ona atfettiğimiz renklerdir. Yazdığımız şiirler, çizdiğimiz resimler, anlattığımız hikayeler bizim ürettiğimiz anlam dünyasıyla renklenir, değer ve anlam kazanır.
Örneğin uzlaşı da böyle bir kavramdır. Birkaç haftadır yazıyorum. Uzlaşı, demokratik kültürün en önemli unsurlarından biridir. Diyalog, müzakere, tartışma, istişare, mutabakat zeminleri üretme, siyasetin temeli olmalıdır. Ancak birileri uzlaşıyı bir dayatma aracı, belli bir kesimin düşüncesini umuma kabul ettirme süreci gibi anlarsa buna "şekilde boğulma", bir "erdemin istismarı" denir. Uzlaşı geriye doğru gitme, statükoda buluşma değil, ileriye doğru gitme, değişimde ve gelişimde buluşmadır. Uzlaşı tarafların belli bir esneklikle asgari müştereklere doğru yol alması, orta yolda buluşması şeklinde değil de, birilerinin eksenine kayma, başka yörüngelere savrulma şeklinde işlerse, kalite kazandırmaz, yozlaşmaya kapı açar. Uzlaşı, bir hizaya getirme, yola getirme, kişiliksizleştirme operasyonu olamaz. Uzlaşı toplumun genel menfaatleri paralelinde paydaşların kesişme noktalarına vurgu yaparak makulde bir araya gelmesidir. İşte bu yüzden geçenlerde, CHP liderinin uzlaşı anlayışının Türkiye'nin önünü açacak bir anlam ifade etmediğini, Başbakan Erdoğan'ın belki de siyasi hayatındaki en büyük başarılarından birinin, partisinin kapatılma sürecinde sergilediği uzlaşmacı tavırda yattığını ifade ettim. 2007 ve 2008'de yaşanan gerilimler, uzlaşı anlayışını yitiren hükümetin kriz üretme sevdasının ürünü değildir. Gerilim üretmek isteyen kesimlere karşı Başbakan Erdoğan, mutabakat zeminlerini yeniden tesis etmeye çalışmış, partisini ve Türkiye'yi zor bir süreçten en az zararla çıkarmıştır. Her ne kadar dava süreci hukuki bir süreç olsa da, genel siyasi havanın ve algıların bu süreçte etkili olmadığı söylenemez. Erdoğan'ın bu dönemde yoğunlaşan uzlaşı çabası, halen devam etmektedir.
Şekilde boğulanların biraz daha muhtevaya bakmaları, olup bitenleri doğru anlamalarını sağlayacaktır.
yasin doğan/yeni şafak
*
9.05.2009
Rahman Suresi
*
1. Rahmân (çok merhametli olan Allah)
2. Kurân'ı öğretti.
3. İnsanı yarattı.
4. Ona beyanı öğretti.
5. Güneş de ay da bir hesab iledir.
6. Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler.
7. Göğü yükseltti ve mizanı koydu.
8. Sakın tartıda taşkınlık etmeyin.
9. Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.
10. (Allah) yeri mahlukat için (aşağıya) koydu.
11. Orada meyvalar ve salkımlı hurma ağaçları vardır.
12. Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.
13. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
14. Allah insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.
15. Cinleri de hâlis ateşten yarattı.
16. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
17. (O) iki doğunun ve iki batının Rabbidir.
18. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
19. (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.
20. Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.
21. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
22. İkisinden de inci ve mercan çıkar.
23. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
24. Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler de onundur.
25. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
26. Yer üzerinde bulunan her şey fânidir.
27. Yalnız celâl ve ikram sahibi Rabbinin yüzü (zâtı) baki kalacaktır.
28. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
29. Göklerde ve yerde bulunanlar, O'ndan isterler. O, her gün yeni bir iştedir.
30. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
31. Ey insan ve cin! sizin de hesabınızı ele alacağız.
32. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yeterse geçin gidin. Ama Allah'ın verdiği bir güç olmadan geçemezsiniz.
34. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
35. Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir, kendinizi savunamazsınız.
36. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz
37. Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman...
38. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
39. İşte o gün, ne insana ne de cinne günahından sorulmaz.
40. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
41. Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur.
42. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
43. İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir.
44. Onunla kaynar su arasında dolaşırlar.
45. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
46. Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.
47. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
48. İkisinin de çeşitli ağaçları, meyvaları vardır.
49. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
50. İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.
51. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
52. İkisinde de her türlü meyvadan çift çift vardır.
53. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
54. Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır.
55. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
56. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.
57. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
58. Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.
59. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
60. İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?
61. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
62. Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.
63. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
64. (Bu cennetler) yemyeşildirler.
65. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
66. İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır.
67. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
68. İkisinde de her türlü meyva, hurma ve nar vardır.
69. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
70. İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.
71. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
72. Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır.
73. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
74. Bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.
75. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
76. Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar.
77. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
78-Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir!
*
1. Rahmân (çok merhametli olan Allah)
2. Kurân'ı öğretti.
3. İnsanı yarattı.
4. Ona beyanı öğretti.
5. Güneş de ay da bir hesab iledir.
6. Bitkiler ve ağaçlar secde etmektedirler.
7. Göğü yükseltti ve mizanı koydu.
8. Sakın tartıda taşkınlık etmeyin.
9. Tartıyı adaletle yapın, terazide eksiklik yapmayın.
10. (Allah) yeri mahlukat için (aşağıya) koydu.
11. Orada meyvalar ve salkımlı hurma ağaçları vardır.
12. Yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.
13. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
14. Allah insanı, pişmiş bir çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.
15. Cinleri de hâlis ateşten yarattı.
16. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
17. (O) iki doğunun ve iki batının Rabbidir.
18. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
19. (Acı ve tatlı) iki denizi salıverdi birbirine kavuşuyorlar.
20. Fakat aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.
21. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
22. İkisinden de inci ve mercan çıkar.
23. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
24. Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler de onundur.
25. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
26. Yer üzerinde bulunan her şey fânidir.
27. Yalnız celâl ve ikram sahibi Rabbinin yüzü (zâtı) baki kalacaktır.
28. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
29. Göklerde ve yerde bulunanlar, O'ndan isterler. O, her gün yeni bir iştedir.
30. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
31. Ey insan ve cin! sizin de hesabınızı ele alacağız.
32. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin çevresinden geçmeye gücünüz yeterse geçin gidin. Ama Allah'ın verdiği bir güç olmadan geçemezsiniz.
34. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
35. Üzerinize ateşten alev ve duman gönderilir, kendinizi savunamazsınız.
36. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz
37. Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman...
38. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
39. İşte o gün, ne insana ne de cinne günahından sorulmaz.
40. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
41. Suçlular simalarından tanınır, alınlarından ve ayaklarından tutulur.
42. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
43. İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir.
44. Onunla kaynar su arasında dolaşırlar.
45. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
46. Rabbinin makamından korkan kimselere iki cennet vardır.
47. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
48. İkisinin de çeşitli ağaçları, meyvaları vardır.
49. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
50. İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.
51. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
52. İkisinde de her türlü meyvadan çift çift vardır.
53. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
54. Astarları atlastan yataklara yaslanırlar. İki cennetin de devşirmesi yakındır.
55. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
56. Oralarda gözlerini yalnız eşlerine çevirmiş dilberler var ki, bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.
57. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
58. Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.
59. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
60. İyiliğin karşılığı, yalnız iyilik değil midir?
61. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
62. Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.
63. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
64. (Bu cennetler) yemyeşildirler.
65. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
66. İkisinde de fışkıran iki kaynak vardır.
67. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
68. İkisinde de her türlü meyva, hurma ve nar vardır.
69. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
70. İçlerinde güzel huylu, güzel yüzlü kadınlar vardır.
71. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
72. Çadırlar içerisinde gözlerini yalnız kocalarına çevirmiş hûriler vardır.
73. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
74. Bunlardan önce onlara ne insan ne de cin dokunmuştur.
75. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
76. Yeşil yastıklara ve hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslanırlar.
77. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?
78-Büyüklük ve ikram sahibi Rabbinin adı ne yücedir!
*
8.05.2009
Adı Güzel Kendi Güzel Muhammed
*
Canım kurban olsun senin yoluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed,
Şefâat eyle bu kemter kuluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Mü'min olanların çoktur cefâsı,
Ahirette olur zevk-u sefâsı,
On sekiz bin âlemin Mustafâ'sı,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Yedi kat gökleri seyrân eyleyen,
Kûrsûn üstünde cevlân eyleyen.
Mi'râcda ümmetin Hak’dan dileyen,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Ol çâriyâr anın gökler yâridir,
Anı seven günahlardan beridir,
On sekiz bin âlemin serveridir,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Aşık Yunus neyler iki cihânı sensiz,
Sen Hak Peygambersin şeksiz, gümânsız
Sana uymayanlar gider imânsız,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed.
*
Canım kurban olsun senin yoluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed,
Şefâat eyle bu kemter kuluna,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Mü'min olanların çoktur cefâsı,
Ahirette olur zevk-u sefâsı,
On sekiz bin âlemin Mustafâ'sı,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Yedi kat gökleri seyrân eyleyen,
Kûrsûn üstünde cevlân eyleyen.
Mi'râcda ümmetin Hak’dan dileyen,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Ol çâriyâr anın gökler yâridir,
Anı seven günahlardan beridir,
On sekiz bin âlemin serveridir,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed
Aşık Yunus neyler iki cihânı sensiz,
Sen Hak Peygambersin şeksiz, gümânsız
Sana uymayanlar gider imânsız,
Adı güzel, kendi güzel Muhammed.
*
26.02.2009
O zaman ben ne okudum?
*
kainatı,
insanı,
yani
nefsi, kalbi ve aklı
deccalleri ve şeytanı
sahtekarı
yalancıyı ve yalanı
müslümanım diyen nefisperest
kardeşiz diyen kafir aşığını.
ilk emre itaat ettimse ne ala
değilse yandı gülüm keten helva.
.
kainatı,
insanı,
yani
nefsi, kalbi ve aklı
deccalleri ve şeytanı
sahtekarı
yalancıyı ve yalanı
müslümanım diyen nefisperest
kardeşiz diyen kafir aşığını.
ilk emre itaat ettimse ne ala
değilse yandı gülüm keten helva.
.
5.01.2009
Dualarımız da mı yok!
*
Gecenin bir yarısı... Ülke TV'de İsrail ordusunun Gazze'de başlattığı kara saldırısıyla ilgili özel yayını endişeyle izliyorum. Sefer Turan, bölgede bulunan ve ulaşılabilir durumda bulunan herkesi canlı telefon bağlantısıyla yayına alıyor, karanlığa gömülmüş Gazze sokaklarında neler yaşandığını soruyor. Hepsi vakur, kararlı, inançlı... Hiç de feryat figan bir durum yok. Sadece dua istiyorlar. Sonra gündüz çekilmiş bir video giriyor; bir adam yıkıntılar üzerinde ezan okuyor. Akla gelebilecek her türlü zorluğun hayatı tehdit ettiği bu uzak şehirde, Filistin'in asla yenilgiye uğratılamayan iradesi sanki hep bir ağızdan Allah'ın büyüklüğünü haykırıyor. Bölgeden yayın yapabilen tek TV kanalı olan El Aksa, alt yazı geçerek izleyenleri Gazze'deki direnişçilere dua etmeye, Kur'an okumaya ve tekbir getirmeye çağırıyor.
Dua, Kur'an, tekbir... İşte silahlarımız... İşte kalplerimizi hiç değilse buğzetmeye ayarlayacak şuur... Bunu yapmalıyız. Hak edilmemiş öfkelerimizle yazıklanıp duracağımıza yerimizden kalkmalı, güzel bir abdest almalı dualar etmeliyiz. Sanki bombalar kendi çocuklarımızın başı üstünde uçuşmaktaymış gibi, hayatı tehlikede olan kendi kardeşimiz, annemiz, babamız, ailemizmiş gibi en içimizden dualar etmeliyiz. Zalimin ve mazlumun hükmünü beyan eden ayetlerle ruhlarımızın tarafını seçmeliyiz. Tekbirlerle kâdir-i mutlak olana teslimiyetimizi tekrar etmeliyiz. Buna ateş altındaki Filistinli yiğitlerden çok, bizim ihtiyacımız var.
İşte çaresizliğimize çare... İşte kalplerimize ümit... İşte karanlığımıza kandil... Bu defa yılgınlığa kapılmayalım, kuru öfkelerle acziyetimizi örtme kolaycılığına tevessül etmeyelim ya da televizyon karşısında donup kalmayalım.
Filistin'in savaşla yoğrulan insanları bizim ne yapamayacağımızı gayet iyi biliyorlar. Gidip bu savaşta omuzdaşları olmayacağımızı biliyorlar. Bizden yapabileceğimiz bir şey istiyorlar: Dua! Kur'an! Tekbir!
Savaşların silah gücüyle, bomba marifetiyle, kirli stratejiyle kazanılmadığının çok örneği yaşandı bu çağda. Savaşları eninde sonunda haklı olanlar kazanıyor. Maneviyat önemli, ruh bereketi önemli, Allah'ın yardımı önemli... Gazze de kurtulacak bir gün, Filistin'de, bu belli... Dualarımızla ezik benliklerimizi de ekleyebiliriz belki bu zafer kervanına...
Yaşadığımız zamanın kahredici bir özelliği var, bir başlarsak konuşmaya, doğruyu teferruatta kaybediyoruz. O zaman yanılmaz söze, eğrilmez doğruya sımsıkı yapışmalı... Zamanın ağırlığından arınmanın yolu bu... Allah'a sığınmak; kendi adımıza, zulme uğrayanlar adına, her şeye rağmen bizi sevmeye devam eden kardeşlerimiz adına...
Bir vesile olsun diye yazıyorum bu yazıyı, lütfen okuyanlar Filistin'de imanlı direnişlerini sürdüren Filistin'in yiğit halkı için dua etsinler, ne kadarına güçleri yetiyorsa Kur'an okusunlar... Kalplerini zorlukla imtihan edilen kardeşlerinin kalplerinin yanına koysunlar. Taraflarını dualarıyla seçsinler. Mazlumların asaletinden kendi ruhlarına birer avuç serinlik taşısınlar.
Gecenin bir yarısı onların çağrısını duydum, sizlere iletiyorum.
gökhan abi
.
Gecenin bir yarısı... Ülke TV'de İsrail ordusunun Gazze'de başlattığı kara saldırısıyla ilgili özel yayını endişeyle izliyorum. Sefer Turan, bölgede bulunan ve ulaşılabilir durumda bulunan herkesi canlı telefon bağlantısıyla yayına alıyor, karanlığa gömülmüş Gazze sokaklarında neler yaşandığını soruyor. Hepsi vakur, kararlı, inançlı... Hiç de feryat figan bir durum yok. Sadece dua istiyorlar. Sonra gündüz çekilmiş bir video giriyor; bir adam yıkıntılar üzerinde ezan okuyor. Akla gelebilecek her türlü zorluğun hayatı tehdit ettiği bu uzak şehirde, Filistin'in asla yenilgiye uğratılamayan iradesi sanki hep bir ağızdan Allah'ın büyüklüğünü haykırıyor. Bölgeden yayın yapabilen tek TV kanalı olan El Aksa, alt yazı geçerek izleyenleri Gazze'deki direnişçilere dua etmeye, Kur'an okumaya ve tekbir getirmeye çağırıyor.
Dua, Kur'an, tekbir... İşte silahlarımız... İşte kalplerimizi hiç değilse buğzetmeye ayarlayacak şuur... Bunu yapmalıyız. Hak edilmemiş öfkelerimizle yazıklanıp duracağımıza yerimizden kalkmalı, güzel bir abdest almalı dualar etmeliyiz. Sanki bombalar kendi çocuklarımızın başı üstünde uçuşmaktaymış gibi, hayatı tehlikede olan kendi kardeşimiz, annemiz, babamız, ailemizmiş gibi en içimizden dualar etmeliyiz. Zalimin ve mazlumun hükmünü beyan eden ayetlerle ruhlarımızın tarafını seçmeliyiz. Tekbirlerle kâdir-i mutlak olana teslimiyetimizi tekrar etmeliyiz. Buna ateş altındaki Filistinli yiğitlerden çok, bizim ihtiyacımız var.
İşte çaresizliğimize çare... İşte kalplerimize ümit... İşte karanlığımıza kandil... Bu defa yılgınlığa kapılmayalım, kuru öfkelerle acziyetimizi örtme kolaycılığına tevessül etmeyelim ya da televizyon karşısında donup kalmayalım.
Filistin'in savaşla yoğrulan insanları bizim ne yapamayacağımızı gayet iyi biliyorlar. Gidip bu savaşta omuzdaşları olmayacağımızı biliyorlar. Bizden yapabileceğimiz bir şey istiyorlar: Dua! Kur'an! Tekbir!
Savaşların silah gücüyle, bomba marifetiyle, kirli stratejiyle kazanılmadığının çok örneği yaşandı bu çağda. Savaşları eninde sonunda haklı olanlar kazanıyor. Maneviyat önemli, ruh bereketi önemli, Allah'ın yardımı önemli... Gazze de kurtulacak bir gün, Filistin'de, bu belli... Dualarımızla ezik benliklerimizi de ekleyebiliriz belki bu zafer kervanına...
Yaşadığımız zamanın kahredici bir özelliği var, bir başlarsak konuşmaya, doğruyu teferruatta kaybediyoruz. O zaman yanılmaz söze, eğrilmez doğruya sımsıkı yapışmalı... Zamanın ağırlığından arınmanın yolu bu... Allah'a sığınmak; kendi adımıza, zulme uğrayanlar adına, her şeye rağmen bizi sevmeye devam eden kardeşlerimiz adına...
Bir vesile olsun diye yazıyorum bu yazıyı, lütfen okuyanlar Filistin'de imanlı direnişlerini sürdüren Filistin'in yiğit halkı için dua etsinler, ne kadarına güçleri yetiyorsa Kur'an okusunlar... Kalplerini zorlukla imtihan edilen kardeşlerinin kalplerinin yanına koysunlar. Taraflarını dualarıyla seçsinler. Mazlumların asaletinden kendi ruhlarına birer avuç serinlik taşısınlar.
Gecenin bir yarısı onların çağrısını duydum, sizlere iletiyorum.
gökhan abi
.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)