*
Modern zamanların içinde bulunduğu durumu anlamak anlatmak için “Biz” ve “ben” kavramlarını ele alabilir, buradan “aynîlik” ve “ayrîlik” kavramlarından faydalanarak durumu özetleyebiliriz kanısındayız. Bu işe girişmeden evvel kavramların tanımını yapmak kavram kargaşasını engelleyecek, meramımızı anlatırken de bizim kavramlardan ne anladığımızı netleştirecektir. Zira üzerinde konuşacağımız tartışacağımız kavramları sarih bir biçimde açık seçik ortaya koymaz isek boşa konuşmuş oluruz. Bizim tanımlarımızın kabul görüp görmemesi okurun insafına kalmıştır. Ama bizim için bu tanımlamaları yapmak ve muğlaklıktan şiddetle kaçınmak bir zorunluluktur. Biz “Biz” diyenlerin tarafındayız. Asla bir tarafsızlık söz konusu değildir bu makalede. Kesinlikle tarafız ve taraf olmanın tüm sorumluluklarını üstlenerek ve güzelliklerini ümit ederek yazmaya başlıyoruz.
Modernizm özetle tüm iradî tercihlerini batıldan yana, nefsten yana, şeytani olandan yana kullanmış bir kültürün geldiği bir nokta, bir durak, bir bataklıktır. Bunu insan fıtratından olan nefsi yani “ben” diyen nefsi ve “ben” deyip kibirlenerek Hakka asi olan iblisi anlatarak daha iyi anlayabiliriz. Buradan kelamı “ayrîlik” kavramına bağlayabiliriz.
Burada karşımıza çıkan kavramları da bir bir tanımlar isek, nefs insanın içinde midede onu dünyaya çeken, dünyevi heves ve hevaya davet eden, kötülüğü emredip hakikatten men etmek isteyen, ölene dek hakikate muhalif bir öğedir. İnsan fıtratı üç şeyden kaimdir; Akıl, kalp, mide. Yani düşünmek, akletmek; sevmek, iman etmek; dünyayı arzulamak. Yani özetle nefs kalbin hakikate doğrulmasına muhalif fıtratın bir öğesidir. Aklı da şerre, bir iki saniye olsun düşünmemeye davet eder. Bütün günahlar, zülümler, haksızlıklar nefse uyulmasından neşet eder. Kir ve çirkinlikte nefsin yöneldiğidir.
Gelelim iblise. İblis Hz. Adem’e secde etmesi üzre gelen Emrullaha hep “ben” diyerek kibirlenip asi olmuştur. “ben” ateşten yaratıldım. O ise topraktan. “ben” ondan üstünüm diyerek kibirlendi ve tamamen bir nefs; yani şeytan haline geldi. Ve tevbe de etmedi. Nefs zaten tevbe etmez. Tevbeye muhaliftir. Burada iblisi de ne olduğunu söyledik.
İşte modernizm iradî tercihlerini bu nefs ve iblisten yana kullanmış bir kültürdür. Bunu anlamak o kadar da zor değil. Her şeyin merkezine “ben” i koyan hümanizmin ne olduğuna sıradan bir tanımına bile bakarak bunu anlayabiliriz. Her şeyin ölçüsünün insan olduğu bir anlayış modernizm. Yani aslında Hz. Adem’den bu yana Hakkı hakikati tanımayan kafirlerin hep yapageldikleri şey. Yani modernizm tamamen bir gavurluk, kafirlik. Ama modernler bunu Aristotalese dayandırmakta. Yani hakikati güzelliği eşyanın içinde kabul eden hatta eşyanın kendisinde kabul eden Aristotales tüm hakikati dünya olarak belirtmiş ve kafirlerde bu anlayışı kolayca tercih etmişler ve tüm yaşamlarını da bu küfre göre düzenlemişlerdir.
Konuyu dağıtmadan toparlarsak buradan “ayîlik” kavramına bağlanabileceğimizi söylemiştik. Nefs ve şeytanın ben farklıyım, ben üstünüm diyerek kibirlenmesini anlattık. Şeytan böyle yaparak kovuldu ve yalnız kaldı. Hem Allah Teala tarafından lanetlendi. Yani Yaradanı, Rabbi iblisi yalnız bıraktı. İşte modern birey de aynen bu şekilde kibirlenerek ben farklıyım, ben üstünüm demekte. Bu durum onun hemen her varlıktan farklı ve üstün olduğu yalanını salık veren nefsin bir semeresi. Bu durum onun Rabbi tarafından yalnız bırakılmasına sebep olmakta, her türlü cemaat, toplum, birliktelikten de kendisini uzaklaştırmış olmakta. Ben farklıyım diyeek her bir beşerden kopan insan yalnızlaşmaktadır. Hatta mizahi bir biçimde yalnızlaşarak benzeşen topluluklar bile içlerinde tekrar bölünüp farklı bir kıta, “marginal” bir grup oluşturmakta. Bu birlikte hareketin yol açtığı benzeşmede hoşa gitmemekte ve yine bir bölünmeyle başka bir grup içi tekrar farklılığa ağrılığa başvurulmakta bu sürüklenme ömür boyu yalnızlığı artırarak devam etmektedir. Çünkü kafire göre insan insanın kurdudur ve herkes ayrı bir bireydir. Kimsede kimseye benzemez. Eğer benzediği durumlar varsa hemen bir farklılık bulup kendini bu benzerlikten azad etmesi gerekmektedir. Bu yalanın sürüp gitmesi her bir beşerin mutsuz, yalnız, kirli, çirkin, nankör, kibir ve grurun her şeyin önüne geçip rezillik çıkardığı bir duruma mahkum olmasına neden olmaktadır ki tan olarak böyledir. En büyük yanlışlık ise kimsenin kimseye faydası olmayacağı cehennemde gerçekleşecek ve ebediyen sürecek.
Şimdi ise “biz” diyen ve iradî tercihlerini Haktan hakikatten, temizden, güzelden, helalden yana kullanan bir cemaatten bahsederek iyice durumu anlaşılır hale getirelim.
Biz müslümanlar birbirimizdenizdir. Kibir bize haramdır. Yasaktır. “ben” demek yoktur. Biz demek vardır. Efendimiz bir hadisinde mealen “Mümin müminin aynasıdır.” Buyurur. Yani biz birbirimize o kadar çok benzeriz ki giderek tek vicut olur birleşiriz. Bu Yüce Rabbimiz Allah Teala’nın birliğine ve varlığına yönelenlerin benzeşmesi aynîleşmesidir. Rabbimizle, Efendimizle, her bir müminle bu benzeşme, birlik, aynîlik, bizi öylesine mutlu sevinçli kılar ki daha çok benzemek, daha çok aynileşmek isteriz. Her birimiz Peygamber Efendimiz gibi, Hz. Ömer, Hz. Ebu bekir gibi olmak ister. Bu bizi birbirini seven bir cemaat haline getirir. Sıkı sıkı saf tutan, elele veren. Komşusu açken tok yatamayacak olan bir cemaat haline getirir. Bütün dünyevi faklılıkları üzerimizden atıp güzelleşerek birbirimize benzeriz. Böylece gönüllerimiz Rabbimize yaklaşır. Böylece tüm müminler müslümanlar birbirine yaklaşır. Bu birliktelik, yaklaşma, sevgi, sevinç cennette devam eder ve ebediyete kadar sürer. Hiç bir anımızda yalnızlık, mutsuzluk yoktur.
Oysa kafirlerin yalnızlığı da, mutsuzluğu da ebediyyen artar. Hem dünyada, hem ahirette.
öyle bi makale yazmaya niyetlendiydimde vazgeçtimdi.ortaya ama böle bi yazı çıktı.paylaşalım...
*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
adaletli olun!